Menderes ve arkadaşlarının idamının üzerinden 64 yıl geçti

Menderes ve arkadaşlarının idamının üzerinden 64 yıl geçti

Menderes ve arkadaşlarının idamının üzerinden 64 yıl geçti Türkiye’nin demokrasi yolculuğunda derin izler bırakan 27 Mayıs 1960 darbesi ve ardından gelen Yassıada yargılamaları, aradan geçen 64 yıla rağmen hâlâ hafızalardaki tazeliğini koruyor. Darbenin ardından dönemin Başbakanı Adnan Menderes, Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu ve Maliye Bakanı Hasan Polatkan, 16-17 Eylül 1961’de İmralı Adası’nda idam edilerek Türk siyasi tarihinin en karanlık sayfalarından birini oluşturdu. Çok partili hayata geçiş ve Demokrat Parti iktidarı 1946’da çok partili siyasi hayata geçilmesinin ardından 14 Mayıs 1950’de yapılan seçimler, Türk demokrasi tarihinde bir dönüm noktası oldu. Sandıktan yüzde 52,7 oy oranıyla büyük bir zaferle çıkan Demokrat Parti, tek parti dönemine son vererek iktidara geldi. Adnan Menderes’in başbakanlığında kurulan hükümet, ilk yıllarda ekonomik kalkınma hamleleri, dini özgürlüklerin önünü açan düzenlemeler ve dış politikadaki başarılarla halkın desteğini kazandı. Menderes’in, “Yeter! Söz milletindir” sloganı, dönemin siyasal değişimini simgeleyen en güçlü söylem oldu. Menderes döneminde Türkiye, Kore Savaşı’na asker göndererek NATO’ya üyelik yolunu açtı; ezan yeniden Arapça okunmaya başladı; yeni sanayi tesisleri kuruldu ve ekonomik büyüme hız kazandı. Ancak ilerleyen yıllarda artan muhalefet baskısı, basın özgürlüğü tartışmaları, öğrenci olayları ve özellikle 6-7 Eylül 1955 Olayları, iktidarın üzerinde kara gölgeler bıraktı. - 27 Mayıs darbesi: “Demokrasiyi kurtarma” iddiası 27 Mayıs 1960 sabahı emir komuta zinciri dışında örgütlenen bir grup subay, yönetime el koydu. Milli Birlik Komitesi adını alan darbeciler, Anayasa’yı feshetti, TBMM’yi kapattı, siyasi partilerin faaliyetlerini askıya aldı. Cumhurbaşkanı Celal Bayar, Başbakan Adnan Menderes, bakanlar ve çok sayıda Demokrat Partili gözaltına alındı. Menderes, darbe günü Kütahya’da bulunuyordu. Albay Muhsin Batur tarafından gözaltına alınan Menderes, Ankara’ya götürüldü ve ardından diğer Demokrat Partililerle birlikte Yassıada’ya gönderildi. - Yassıada yargılamaları: “Düşükler” davası 14 Ekim 1960’ta başlayan Yassıada yargılamaları, yaklaşık bir yıl sürdü. 592 sanığın yargılandığı davalarda, 288 kişi için idam cezası istendi. Duruşmalar radyodan “Yassıada Saati” adıyla halka dinletildi. Mahkeme salonunda sanıklara savunma hakkı tanınmadı; kötü muamele iddiaları gündeme geldi. Hatta darbeciler, “Düşükler Yassıada’da” isimli propaganda filmi çekerek sanıkları küçük düşürmeye çalıştı. 15 Eylül 1961’de açıklanan kararla, 15 sanığa idam cezası verildi. Bunlar arasında Başbakan Adnan Menderes, Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu ve Maliye Bakanı Hasan Polatkan da vardı. Celal Bayar’ın cezası ise yaş haddinden ötürü müebbete çevrildi. - İnfazlar: 16 ve 17 Eylül 1961 16 Eylül sabaha karşı, Hasan Polatkan ve Fatin Rüştü Zorlu İmralı Adası’nda idam edildi. Zorlu, darağacına metanetle çıkarken son mektubunda ailesine, “Benim için üzülmeyin, huzur içindeyim” diyerek veda etti. Polatkan ise “Allah’a ve vicdanıma güveniyorum” sözleriyle hayata gözlerini yumdu. 17 Eylül’de sıra Adnan Menderes’e geldi. Sağlık kontrolünden “sağlam” raporu verilen Menderes, idam sehpasına beyaz bir gömlekle çıktı. Son sözleri, “Devletim ve milletime ebedi saadetler dilerim. Karımı ve çocuklarımı şefkatle anıyorum...” oldu. Saat 13.21’de darağacına bırakıldı. - Demokrasi şehitleri Menderes, Zorlu ve Polatkan’ın idamları, sadece Türkiye’de değil dünyada da büyük yankı uyandırdı. Birçok ülke lideri, infazların durdurulması için çağrı yapmış; ancak Milli Birlik Komitesi bu çağrılara kulak tıkamıştı. Türk halkı, Menderes ve arkadaşlarını “demokrasi şehitleri” olarak bağrına bastı. Halkın belleğinde Menderes, “milletin adamı” olarak yer etti. - 1990’da iade-i itibar Uzun yıllar boyunca siyasi tartışmaların merkezinde kalan bu idamların ardından, 11 Nisan 1990’da TBMM’de kabul edilen yasa ile Menderes, Polatkan ve Zorlu’nun itibarları iade edildi. 17 Eylül 1990’da, üç devlet adamının naaşları İmralı’dan alınarak İstanbul Vatan Caddesi’nde inşa edilen Anıt Mezar’a büyük bir devlet töreniyle defnedildi. - “Demokrasi ve Özgürlükler Adası” Yassıada, darbenin 60. yılında “Demokrasi ve Özgürlükler Adası” adıyla düzenlendi. Bugün ada, Türkiye’nin demokrasi yolculuğunda ödediği ağır bedelleri hatırlatan bir hafıza mekânı olarak varlığını sürdürüyor. - 64 yıl sonra Menderes ve arkadaşlarının idamının üzerinden 64 yıl geçti. Ancak 16-17 Eylül 1961’de yaşananlar, Türk siyasi hayatında hâlâ bir yara, bir ibret ve bir uyarı niteliği taşıyor. Türkiye, o günlerden aldığı dersle, demokrasinin ve millet iradesinin kıymetini koruma kararlılığını sürdürüyor.

17 Eylül 2025 Malatya altın fiyatları

17 Eylül 2025 Malatya altın fiyatları

Altın tarih boyunca insanlar tarafından değer gördü. Hem takı amacıyla aksesuar olarak hem de yatırım aracı olarak binlerce yıldır değer gören altın günümüzde de hem aksesuar hem yatırım aracı olarak kullanılıyor. Peki Malatya’da 17 Eylül’de altın fiyatları ne kadar? Malatya Kuyumcular Odası’na göre çeyrek, yarım ve tam altın fiyatları ne kadar oldu? Detaylar haberimizde…

Yurtta hava durumu

Yurtta hava durumu

Meteoroloji Genel Müdürlüğünden alınan tahminlere göre, yurdun kuzey kesimlerinin parçalı, yer yer çok bulutlu, Batı Karadeniz ile Kırklareli, Kocaeli, Sakarya, Yalova, Bursa, Trabzon, Rize ve Artvin çevreleri ile İstanbul'un kuzey kesimlerinin...

Netanyahu, Katar’a yönelik sözlü saldırılarını artırdı

Netanyahu, Katar’a yönelik sözlü saldırılarını artırdı

Doha’ya düzenlenen hava saldırısının ardından İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, Katar’ı hedef alan eleştirilerini sertleştirdi.  Netanya hükümetinin Doha’daki binaya 9 Eylül’de düzenlediği hava harekâtının ardından Netanyahu, Katar’ın Hamas ile ilişkili olduğunu, Hamas’ı desteklediğini, barındırdığını ve finanse ettiğini iddia etti. Öne çıkanlar Netanyahu, Batı Kudüs’teki ofisinde düzenlediği basın toplantısında Katar’ı güçlü baskı kurmamakla suçladı ve “Katar isteseydi kaçırılan tüm insanlarımızın serbest bırakılmasına yardımcı olabilirdi” dedi. Netanyahu, Katar’a yönelik eleştirilerinin Al Jazeera gibi yayın organlarındaki söylemlerle bağlantılı olduğunu ve bu kanallarda antisemitizm, anti-Siyonizm ve anti-Amerikancılığın görülebildiğini savundu. Netanyahu, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin 11 Eylül 2001’den iki hafta sonra kabul edilen 1373 sayılı kararına atıfta bulunarak, devletlerin teröristlere sağladığı sığınma, finansman veya koruma konusunda sorumluluklara dikkat çekti. İsrail, 9 Eylül’de Doha’daki Hamas müzakere heyetinin bulunduğu binaya hava saldırısı düzenlemiş; saldırıda Hamas lider kadrosu kurtulurken, biri Katar polisi olmak üzere 6 kişi hayatını kaybetmişti. 10 Eylül’de Netanyahu, Katar’a “Ya onları sınır dışı edersiniz ya da adalete teslim edersiniz; bunu yapmazsanız biz yapacağız” diyerek yeni bir saldırı tehdidinde bulundu. Arka plan İsrail ile Katar arasındaki gerilim, Doha’daki saldırı sonrası tırmandı. Netanyahu’nun açıklamaları, Katar’ın Hamas’a ilişkin tutumu ve bölgesel diplomasi üzerinde yeni tartışmalar başlattı. İsrail hükümeti, bu tür açıklamalarla Katar’ın bölgesel rolüne ve Hamas’la ilişkisinin uluslararası sonuçlarına işaret ediyor.