DEM Parti Grup Başkanvekili Koçyiğit: TBMM'nin acilen ‘Barış Yasası’ çıkartması gerekmektedir

DEM Parti Grup Başkanvekili Koçyiğit: TBMM'nin acilen ‘Barış Yasası’ çıkartması gerekmektedir

DEM Parti Grup Başkanvekili Gülistan Kılıç Koçyiğit, TBMM'de basın toplantısı düzenledi. Koçyiğit, Meclis Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu’na DEM Parti tarafından sunulan 99 sayfalık rapor hakkında bilgilendirme yaptı. Sözlerine Şehzadeler Belediye Başkanı Gülşah Durbay için başsağlığı dileklerini ileterek başlayan Koçyiğit, Komisyona sundukları rapora ilişkin kısa bir bilgi vereceğini belirterek, "Biz yeni bir Türkiye istiyoruz tüm çabamız bu başlayan sürece destek olmak ve üzerimize düşeni layıkıyla yapmaktır. Çatışmasızlığın kalıcı olabilmesi için TBMM'nin acilen bir demokratik entegrasyon yasası yani ‘Barış Yasası’ çıkartması gerekmektedir" çağrısında bulundu. "Biz bu ülkenin barışının güvenlikle değil hukukla kurulacağına inanıyoruz" Silahların susmasının aslında bir sonuç değil başlangıç olduğunu vurgulayan Koçyiğit, “Asıl hedefimiz eşitlik ve adalet üzerine kurulu, toplumsal rızaya dayalı pozitif barıştır. Barışı sadece çatışmasızlık hali olarak değil, demokrasinin inşası olarak gördüğümüzü ifade etmek isterim. Yüzyıllık güvenlikçi politikalar ve terör söylemenin iflas ettiği bir dönemdeyiz. Artık meseleyi bir asayiş sorunu olarak değil birlikte yaşama ve demokrasi sorunu olarak gören demokratik akıl devrede olmalıdır. Biz demokratik akla destek vermek ve ona dahil olmak için bu raporu yazdık ve önerilerimizi de sıraladık. Biz bu ülkenin barışının güvenlikle değil hukukla kurulacağına inanıyoruz” dedi. “Cumhuriyet kurulurken ne yazık ki Kürtler hukuk kapısının dışında bırakıldı” Koçyiğit’in konuşmasının devamında şunları kaydetti: Raporumuza gelecek olursak tabii ki bu rapor politik bir rapor. Politikadan, politik tercihlerden yoksun hukuk söz konusu olamaz. O nedenle Kürt meselesi gibi siyasal ve hukuksal boyutları olan bu meseleye dair rapor yazılıyorsa bu rapor hukuk politik olmalıydı ve raporumuzun omurgasını da buna dayandırdık. Buradan hareketle raporumuzda barış ve demokratik toplum sürecinin ana odağı olan Kürt sorununu tariflemeye çalıştık. Raporumuzda Kürt meselesini bir güvenlik sorunu olarak değil, varlığın inkarı, eşitsizlik ve hukuk sorunu olarak tanımlamaya çalıştık. Cumhuriyet kurulurken ne yazık ki Kürtler hukuk kapısının dışında bırakıldı. Kürt halkının hukuk kapısından içeri girmesi bizim açımızdan, demokratik cumhuriyet için atılmış tarihsel bir adım olacaktır. Demokratik cumhuriyet perspektifi ve Kürtlerin hukuk kapısından içeri girmesi olmazsa olmaz iki kopmaz bağ olarak değerlendiriliyor raporumuzda. Gördüğünüz gibi iki ana eğilim olduğunu görüyoruz. Birincisi Kürtsüz demokrasi eğilimi, ikincisi ise Kürtlü anti demokrasi eğilimidir. Bu coğrafyada Kürt sorununun demokratik çözümü sağlanmadan demokrasinin sağlanamayacağı aşikardır. Kürt’ü kardeşi olarak tarif eden ama başta Kürtlerin hukuki ve siyasi haklarını tanımayan anti demokratik anlayışın tam karşısındayız. fazla oku Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field) "Demokratik cumhuriyet, demokratik ulus ve ortak vatan kavramları" Neticede bu iki anlayışın karşısında bir üçüncü yol politik aklının gereği olarak raporumuz Kürt sorununun demokratik çözümü ile Türkiye'nin demokratikleşme mücadelesinin diyalektik bağını kuran bir bakış açısı ile kaleme alındı. Sürecin ana hedefi çatışmasızlığın sağlanması ve tabii ki kalıcılaşmasıdır. Bu nedenle çatışmanın tarihsel seyri ve çatışmanın toplumsal, siyasal, ekonomik maliyeti raporumuzda detaylı şekilde yer almaktadır. Bir üçgen teorisi bağlamında söyleyecek olursak çatışma, çözüm ve kalıcı barış sürecinin temel perspektifini içerdiğini raporun ifade edebiliriz. Sürecin hem şeffaf hem katılımcı götürülmesi Parti olarak önerimiz ve hedefimizdir. Çatışmasızlık ikliminin sağlanması ve barış strateji bağlamında Sayın Öcalan'ın rolüne ve önerilerine değinmek raporumuz açısından önemli başlıklardan birisidir. Bu bağlamda yeni dönemin ortak kavramları nedir diye soracak olursanız da üçüncü bölümde işlediğimizde demokratik cumhuriyet, demokratik ulus ve ortak vatan kavramları üzerinde daha somut formüllere, daha somut ortaklıklara gitmek Cumhuriyet’in İkinci Yüzyıl'ı için oldukça önemlidir. Umut ilkesi de bu açıdan kritik önemdedir. Çözüm mimarisi ve hukuksal inşa bağlamında sürecin pratik gereklilikleri gereği Barış Yasası, Demokratik Entegrasyon yasası gibi yasalar kaçınılmaz olduğu gibi demokratik siyaset hakkı başta olmak üzere demokratik hukuksal inşaat çalışmaları temel başlıklar halinde çözümün temel adımlarındandır. "Kayyım ile görevlerine son verilenlerin görevlerine iade edilmesi toplumsal güvenin inşasında başlangıç adımlarıdır" Kürt sorunu özünde bir eşit yurttaşlık, ana dili ve kültür hakkı meselesidir. Kürt halkının ana dilinde eğitim ve öğrenim hakkının kültürel devamlılığını kolektif olarak sağlayacak güvencelerin hukuk ve anayasal zeminde tanınması kaçınılmazdır. Kürt meselesinin ve daha genel anlamda demokratikleşme krizinin temel sebeplerinden biri olan yerel demokrasinin sürekli askıya alınmasına ve bu bağlamda özel olarak da kayyum rejimine son verilmesine de özel olarak vurgu yapmak isterim. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Anayasa Mahkemesi kararlarına uyulması, hasta tutsakların serbest bırakılması, kayyum ile görevlerine son verilenlerin görevlerine iade edilmesi, toplumsal güvenin inşasında önemli başlangıç adımları olacaktır. Raporumuz aynı zamanda sürece toplumun öz örgütlülükleriyle taraf olmasının çağrısı, yani demokratik toplum çağrısıdır. Meclis Komisyonu Cumhuriyetin İkinci Yüzyılında Kürtleri cumhuriyete hukuk kapısından dahil eden, barışın ve demokratik toplumun kurucu adımlarını atma imkanını her zamankinden daha fazla sahiptir. Kalıcı barış için adım atmak tekçiliğin değil çoğulculuğun, otoriterliğin değil demokrasinin, ayrışmanın değil bir arada yaşamanın çatısı olan demokratik Cumhuriyeti hep birlikte inşa etmek, Türkiye'nin İkinci Yüzyılını barışın, özgürlüğün, demokrasinin ve halkların kardeşliğinin temelleri üzerinde kurmak bugün hepimizin en temel sorumluluğudur.” "Bizim beklentimiz bütün siyasi partilerin çok hızlı şekilde raporlarını teslim etmesidir" Bugün raporun internet sitesinde erişime açılacağını kaydeden Koçyiğit, raporun 99 sayfa olduğunu belirtti. Koçyiğit, bir basın mensubunun Komisyon’dan beklentilerini ve Suriye’de yaşananların sorulmasına yönelik ise şu yanıtları verdi: Bizim beklentimiz bütün siyasi partilerin çok hızlı şekilde raporlarını teslim etmesidir. Çünkü gerçekten sürecin uzaması en azından yasa yapma sürecini ve diğer süreçleri de zincirleme şekilde uzatıyor. Biliyorsunuz aynı zamanda 31 Aralık'ta Komisyonumuzun çalışma süresi doluyor ve bu anlamda bir araya gelmek ve yetişmezse rapor takvimi yeniden bir süre uzatılmasına ihtiyaç olacaktır. Tabii siyasi partilerin kapsamlı şekilde rapor hazırlamaları, gözden geçirmelerini anlayışla karşılıyoruz ama bu süreler ne kadar kısa olursa hepimiz açısından daha iyi olacaktır. Böylelikle bir araya gelmek ve ortak raporu konuşmak ve tartışma imkanına da sahip olacağız. "Türkiye, pozitif çabalarla, yapıcı katkılarla Suriye'deki sürece pozitif müdahil olacaktır" Suriye'nin kendi dinamikleri ve kendi yapısı var. Suriye'deki süreci biz de yakından takip ediyoruz. Bizim beklentimiz ve temennimiz gerçekten Suriye'de kalıcı barışın ve istikrarın sağlanmasıdır. Bu anlamda 10 Mart Mutabakatının uygulanması ve uygulanması için de herkesin elinden gelen çabayı sarf etmesi ve bu konuda da Türkiye'nin özellikle de Türkiye'deki Dışişleri Bakanlığının gerçekten yapıcı katkısı ve sürece pozitif katkı sunması, oradaki çatışmayı engelleyici pozisyonda olması, orada yaşanabilecek olumsuzlukları engelleyecek yapıcı bir katkısına çok ihtiyaç olduğunu düşünüyoruz. O anlamıyla Türkiye, Suriye'deki en geniş kara sınırı olan bir durumda, inanıyoruz ki pozitif çabalarla, yapıcı katkılarla Suriye'deki sürece pozitif müdahil olacaktır. O anlamıyla yeniden çatışmaları, acıları hatırlatmak doğru değil bizim açımızdan. Suriye'deki Kürtler, Suriye'deki yaşayan halklar bir bütün olarak acıya doymuşlardır. Gerçekten orada yaşayan halklar barış istiyor, eşitlik istiyor, özgürlük istiyor ve bir arada yaşamak istiyor. Suriye'nin toprak bütünlüğü içerisinde inanıyoruz ki Suriye'nin bütün halkları yan yana gelecek ve özgür, eşit ve demokratik bir Suriye’yi inşa edeceklerdir. Biz de bu konuda elimizden gelen bütün katkıları yapmaya hazırız. Ben iktidarın da, hükümetin de böyle bir katkı yapmasının her birimize ve bölge barışına ciddi katkı sunacağını düşünüyorum. ANKA DEM PARTİ "Biz yeni bir Türkiye istiyoruz tüm çabamız bu başlayan sürece destek olmak ve üzerimize düşeni layıkıyla yapmaktır” Pazartesi, Aralık 15, 2025 - 12:15 Main image: <p>Fotoğraf: ANKA</p> Siyaset related nodes: Gülşah Durbay son yolculuğuna uğurlanıyor... Gözyaşlarıyla konuşan Özgür Özel: 6 ayda bir tabut bayraklıyoruz, yeter artık Sağlı&Sollu: Sürecin yeni yol haritası nasıl olacak? Ahmet Özer'den DEM Parti'ye çağrı: Tuzağa düşmemeli, CHP ile diyaloğu sürdürmeli Type: news SEO Title: DEM Parti Grup Başkanvekili Koçyiğit: TBMM'nin acilen ‘Barış Yasası’ çıkartması gerekmektedir copyright Independentturkish:

İngiltere'de dikkat çeken rapor! 'Milyonlarca Müslüman vatandaşlıktan çıkarılabilir'

İngiltere'de dikkat çeken rapor! 'Milyonlarca Müslüman vatandaşlıktan çıkarılabilir'

Irkçılık ve eşitsizlik alanında çalışmalar yürüten "Runnymede Trust" vakfı ile "Reprieve" sivil toplum kuruluşu tarafından hazırlanan raporda, İngiltere'de yaklaşık 9 milyon kişinin, İçişleri Bakanı'nın takdir yetkisiyle vatandaşlıktan çıkarılabilecek hukuki konumda bulunduğu belirtildi. ÜLKE NÜFUSUNUN YÜZDE 13'ÜNE DENK GELİYOR Raporda, bu rakamın, ülke nüfusunun yaklaşık yüzde 13'üne denk geldiğine ve bu yetkilerin özellikle Müslüman nüfusun yoğun olduğu toplulukları orantısız biçimde etkilediğine işaret edildi. Mevcut uygulamaların özellikle Güney Asya, Orta Doğu ve Afrika kökenli toplulukları orantısız şekilde etkilediği, bu yetkilerin Müslüman topluluklar açısından "sistematik tehdit" haline geldiği vurgulandı. Yürürlükteki yasalar kapsamında bir kişinin başka bir ülkenin vatandaşlığına "hak kazanabileceği" düşünülüyorsa fiilen o ülkeyle hiçbir bağ kurmamış olsa dahi Britanya vatandaşlığının geri alınabildiği kaydedilen raporda, Pakistan, Bangladeş, Somali, Nijerya, Kuzey Afrika ve Orta Doğu bağlantılı kişilerin en riskli gruplar arasında yer aldığı ifade edildi. Rapora göre beyaz olmayan her 5 kişiden 3'ü vatandaşlıktan çıkarılma riski altındayken bu oran, beyaz Britanyalılar arasında 20'de 1 seviyesinde bulunuyor. Runnymede Trust ve Reprieve, bu tabloyu "ırksallaştırılmış vatandaşlık hiyerarşisi" olarak nitelendirdi. 'VATANDAŞLIK AYRICALIK DEĞİL HAKTIR' Raporda, vatandaşlıktan çıkarma uygulamasının geçmişte yalnızca istisnai savaş koşullarında kullanıldığı ancak son 20 yılda çıkarılan terörle mücadele yasalarıyla olağan bir araca dönüştüğü kaydedildi. Ayrıca, ülkede 2010'dan bu yana 200'den fazla kişinin "kamu yararı" gerekçesiyle vatandaşlıktan çıkarıldığı, bunların büyük çoğunluğunu Müslümanların oluşturduğu belirtildi. Ülkede 2022'de yürürlüğe giren Vatandaşlık ve Sınırlar Yasası ile bireylere bildirim yapılmadan vatandaşlıklarının iptal edilebildiğinin altı çizilen raporda, bu yıl çıkarılan yeni düzenlemeyle de mahkemelerin hukuka aykırı bulduğu kararların dahi hükümetin temyiz süreci tamamlanana kadar geri alınamadığı vurgulandı. Runnymede Trust Vakfından Shabna Begum, rapora ilişkin değerlendirmesinde, "Vatandaşlık, bir ayrıcalık değil haktır ancak mevcut uygulamalar, Windrush skandalında olduğu gibi, özellikle siyah ve Asyalı Britanyalıları hedef alan iki katmanlı bir sistem yaratıyor." ifadelerini kullandı. Reprieve Başkanı Maya Foa da vatandaşlıktan çıkarma yetkilerinin genişletilmesinin milyonlarca kişi için kalıcı güvensizlik yarattığının altını çizerek, bu uygulamaların kaldırılması çağrısında bulundu. Her iki kuruluş da vatandaşlıktan çıkarma uygulamalarına derhal moratoryum getirilmesi, Britanya Vatandaşlık Yasası'nın ilgili maddesinin yürürlükten kaldırılması ve bu yetkiler kapsamında vatandaşlığı iptal edilen kişilerin haklarının iadesi için çağrı yaptı.