Zeytin katliamı kanuni olsa da gayrimeşrudur

Zeytin katliamı kanuni olsa da gayrimeşrudur

Zeytinlerin “taşınması” ile ilgili ayrıntılı hazırlanan usul ve esaslar, Bakanlık onayından geçmiş fakat Resmi Gazete’de yayımlanmamış. Peki bu metin gizli mi derseniz, evet. Gizli damgası olmasa da gizlenmiş. Belli ki ya Bakanlık ya şirketler ya da iki taraf birden bir şeylerin bilinmesini istemiyor. 11 maddeden oluşan, adında yönetmelik yazmayan o metne ulaşabildim. Metinde kanunda olmayan bölümler var, örneğin "ruhsat sahibinin" (Bugünkü mesele için YK Enerji) profesör görevlendirmesi gibi!

Gazilere “PKK Açılımına” Destek Talimatı!..

Gazilere “PKK Açılımına” Destek Talimatı!..

Meclis’te kurulan “PKK komisyonu”nda ilk sunum yapanlardan birisi Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş oldu. O sunumda şehit yakınları ve gaziler için yapılacak yeni düzenlemelerden söz eden Bakan Göktaş daha sonra iktidarın gazetesi Sabah’a yapılması planlanan düzenlemelerin detaylarını açıkladı. Göktaş, TBMM Milli Savunma Komisyonu Başkanı Hulusi Akar başkanlığında… Gazilere “PKK Açılımına” Destek Talimatı!..

Adana’ya Gastronomi Müzesi

Adana’ya Gastronomi Müzesi

Dünyada 22 ülkede 90 bini aşkın turizm profesyonelini bir araya getiren Skal International’a bağlı Çukurova Kulübü, Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO) Yaratıcı Şehirler Ağı’na gastronomi alanında aday gösterilen Adana’ya gastronomi müzesi kazandırılması için önemli bir adım attı.

Ülkece üzüldük

Ülkece üzüldük

Kabüllenemiyorum. “Olsun be, bu gurur bize yeter” demek istemiyorum. Çünkü çok üzgünüm. Kaderimiz neden hep ikincilik oldu bizim bu sene? Helal olsun oyuncularımıza diyorum ama kabullenmiyorum. Kabullenemiyorum ikinciliği ben. Çünkü ikincileri yazmaz tarih, birincileri yazar!

Parayı ver, jüri ol, istediğin ödülü al!

Parayı ver, jüri ol, istediğin ödülü al!

İnsanların yaptıkları işlerin takdir edilip ödüllendirilmesi güzel bir şey... Hâlâ ülkemizde önceden ilan edilen adaylar arasından halk oylamasıyla veya liyakat sahibi jüri üyelerinin seçimiyle ‘Yılın En İyileri’ni belirleyenler var... Ancak bu işi ticarete dökenler olduğu da yıllardır dillendirilen bir konu... Parası neyse verip, ‘Yılın En İyisi’ seçilenlerle ilgili gerçekler bir türlü gün ışığına çıkmıyordu. Instagram’da gördüğüm bir paylaşımda yazılanlar, ‘Parayla ödül dağıtılıyor’un kuru bir iddiadan ibaret olmadığını gözler önüne serdi: “25 Ekim’de Ankara’da gerçekleşecek büyük ödül töreninde sahne sizin olabilir. Kim bu özel koltukta oturmak ister? Hem güzellik yarışmamızda jüri koltuğunda yer almak, hem de firmanızla belirlediğiniz kategoride ödül almak artık mümkün. Profesyonel çekimler, afişler, medya haberleri ve ünlü isimlerle aynı sahnede yer alma fırsatı sizi bekliyor. Siz de bu prestijli gecede yerinizi almak ister misiniz?” İşte budur! Talep edilen parayı verince ister güzellik yarışmasının jüri koltuğunda oturun, isterseniz dilediğiniz kategoride firmanıza ödül kazandırın! ‘Best Queen Of Turkey’den ‘Gold Moon Awards’tan ödül almak isteyenler için bulunmaz bir fırsat bu... Yarışmanın ünlü yüzleri Postun görselinde bu yarışmanın ve ödül töreninin yüzleri ya da jüri üyesi olarak tam sekiz ünlü ismin fotoğrafı vardı. Üst sırada fotoğrafları daha büyükçe yer verilen ünlüler İvana Sert, Cemil İpekçi ve Uğurkan Erez’di. Altta fotoğrafları daha küçük kullanılan ünlüler ise şunlardı: Özge Ulusoy, Demet Şener, Kemal Doğulu, Ece Gürsel ve Şenol İpek... 20 bin takipçili hesaptaki bu postu beğenen sayısı 250 civarındaydı, başkasına gönderenlerin sayısı 900 civarındaydı. Bu postun altında 4 binin üstünde yorum vardı ve ezici çoğunluğunda iki oyuncunun ismi yazılıydı. ‘En İyi Erkek Oyuncu’ olarak ödül alması gereken ismin Barış Baktaş olduğunu yazanlar kadar, Yağmur Yüksel’in ‘En İyi Kadın Oyuncu’ seçilip, ödül almasını isteyen vardı. Bakalım fanları; 2022’de ‘Kan Çiçekleri’nde rol arkadaşı olan, sonra farklı işlerde kamera karşısına geçen iki oyuncunun ödül almasını sağlayacak mı? Ferdi Tayfur sevgisi Ferdi Tayfur Sanat Merkezi ve Müzesi’nin açılışından medyaya yansıyan görüntüler ve haberler 2 Ocak’ta aramızdan ayrılan sanatçıya duyulan saygı ve sevginin göstergesi oldu. Ferdi Tayfur sevenlerinin açılışa gösterdiği yoğun ilgi, her sanatçıya nasip olmayacak bir tablo olarak tarihe geçti. MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin hemşehrisi sanatçıya olan sevgisinin, onun şarkılarını dinleyip sosyal medyasında paylaşmaktan ibaret olmadığını biliyoruz. MHP’li Sarıçam Belediyesi’nin Ferdi Tayfur Sanat Merkezi ve Müzesi’nin açılışına katılan Bahçeli, bununla da yetinmedi. Bahçeli’nin, Ferdi Tayfur’un mezarını yaptırdığı da medyaya yansıdı. GÜNÜN SÖZÜ “Her yerde olmak gibi bir duan varsa, gönüllere gir; çünkü sevenler, sevdiklerini gönüllerinde taşır.” (Hz. Mevlana)

SAKARYA'DA ZAFER

SAKARYA'DA ZAFER

Bundan 101 yıl önce... 13 Eylül 1921 tarihinde zaferle sonuçlanan Sakarya Savaşı, Kurtuluş Savaşı’nın dönüm noktasıydı. O gün ordunun durumu şu; Askerin bir kısmı yarım çarıklı, bir kısmı çıplak ayak. Tüfeklerin yarısı süngüsüz, mekanizmalar uyduruk. Cephane mevcudu herkesin üzerindekinden ibaret. Süngüsüz asker kürekle, yumrukla dövüşüyor... ★ ★ ★ 4 bin süvariden oluşan Süvari Grubunda savaş öncesinde sadece 118 kılıç bulunmaktadır. Gerisinin sopalardan yapılmış mızrakları vardır. Süvarilerin durumu: “İpten üzengi, tahtadan kılıç” diye tarif edilir. ★ ★ ★ Sakarya Savaşı’na yetişmek için Adana’dan trenle giden 5. Tümen’in son alayı odun bittiği için Kemrelik rampasında yolda kalır. Kemrelik’te tek ağaç yoktur. Tren önce vagonların ahşap duvarlarını, çatılarını yakarak ilerler, yetmeyince cephane sandıkları ve vagonların tabanları yakılır. Böylece düşmandan önce Sakarya cephesine yetişirler. ★ ★ ★ Sakarya Savaşı’nda 5700 şehit verdik. 1700 yaralımız vardı. Yaralananlar Ankara’da hastane ve evlerde yer kalmayınca Kırşehir’e, Çankırı’ya yollanırdı. Araba nerde? Tabii yaya olarak. Çankırı halkı bir hafta içinde 1500 yataklı bir hastane kurmayı başarır. Para olmadığı için gerekli tıbbi malzeme Ankara’daki eczanelerden veresiye alınır. Kurtuluş Savaşı işte böylesine imkânsız koşullarda kazanılır. (Turgut Özakman - Atatürk Yeniden Samsun’da) SELİMİYE Prof. İlber Ortaylı, Mimar Sinan’ın Edirne’deki eseri Selimiye Camisi’nin restorasyon çalışmasını eleştiriyor. Orijinaline sadık kalınmadan çalışma yapıldığını söyleyen Ortaylı, “Eski mevcut yapı ile yeni arasındaki zevk farkını kim çıplak gözle baksa görür. Anlaşılan bu iş ya ehliyetsizce karar altına alınıyor yahut da takım kayırmasıyla” ifadelerini kullandı. İlber Hoca fotoğraf paylaşmış. Gerçekten de örneğin kubbedeki kalem işi tezyinat kazınıp bambaşka figürler çizilmiş. İhaleyi alanlar kafalarına göre çizimler yapmış. Çalışmaların uluslararası kuruluşların denetiminde yapılması gerektiğini belirten Ortaylı, UNESCO veya benzer kuruluşların denetimini öneriyor. “Nasıl futbolda milli hakeme güvenmeyip uluslararası hakem çağırıyorsak tehlike altındaki dünya mirası milli eserlerimizi aynı işleme tabii tutmalıyız” diyor. Mimar Sinan eseri Selimiye Camii çok değerli tarihi mirastır. Cehalete kurban verilmemeli... ZAFER Kadın voleybolunda dünya ikinciliği Basketbolda Avrupa ikinciliği… Milyonlar döktüğümüz futbolda asla görmediğimiz, göremeyeceğimiz başarılar bunlar. Kutluyoruz sporu amatör ruhla yapan soylu gençleri ve hocalarını… Alperen Şengün’ün sosyal medya paylaşımı… “Mustafa Kemal’in yiğitleriyiz” ALTIN Karadeniz Teknik Üniversitesi’nden Doç. Dr. Oğuz Kurdoğlu diyor ki: “Türkiye’de altın madenciliğinden kazanılan paranın ülkemize kalan oranı sadece %0,9. Şu an biz altını çıkaramıyorsak, %99’unu başkası kazanıyorsa niye çıkarıyoruz o zaman?” dağlar çamur rengine bürünüyor, ormanlar kesiliyor, halkla jandarma çatışıyor bu yüzden... Neden bu eziyet... İKİLEM Çocuk yapmak veya yapmamak... İşte milyonlarca yeni evli çiftin önündeki ikilem... Konuya değinen Sevgi Furat’ın TV100’deki “Çocuk istememek bencillik mi gerçekçilik mi?” başlıklı yazısı şöyle bitiyor: “Çocuksuzluğu hâlâ bencillik sayan güçlü bir anlayış var. Oysa asıl bencillik, kendini hazır hissetmeyen ya da istemeyen insanların sırf ‘el alem ne der’ korkusuyla dünyaya çocuk getirmesi değil mi? Gerçekten mutsuz bir anne babayla büyüyeceğine, hiç dünyaya gelmemesi çok daha mantıklı bir seçenek. Hayal kuramayan, geleceğe güvenle bakamayan, kendi varoluşunu bile garanti altına alamayan bir gençlik, yeni bir hayatı nasıl omuzlasın? Belki de asıl soruyu şöyle sormalıyız: Gençler gerçekten çocuk istemiyor mu, yoksa bu ülke onlara çocuk büyütebilecekleri bir gelecek sunmuyor mu?

Bu destekler fark yaratıyor

Bu destekler fark yaratıyor

Türkiye’de farklı branşlarda spora yatırım yapan ya da sponsorluk desteği veren çok sayıda şirket var. Türkiye’nin basketbol ve voleybolda elde ettiği tarihi başarılar, bu şirketlerin futbol dışı branşlara sağladıkları desteklerin nasıl fark yarattığını açıkça gösteriyor. Türk basketbolundaki en köklü yatırımlardan biri olan Anadolu Efes ya da altyapıdan yıldızlar yetiştiren Banvit’in Bandırma Kırmızı’sı olmasaydı, Türk basketbolu bugünkü seviyesine gelebilir miydi? Basketbolda Anadolu Grubu, Banvit ve Yaşar Holding; voleybolda ise Eczacıbaşı, VakıfBank ve Arkas gibi şirketler spora ciddi yatırımlar yaptı ve çok değerli destekler sağladı. Bu şirketler sporu yalnızca bir faaliyet alanı olarak değil, aynı zamanda topluma, insana ve geleceğe yapılan bir yatırım olarak gördüler. Kaynakların uzun yıllar boyunca büyük ölçüde futbola aktığı Türkiye’de, son dönemde futbol dışı branşlara ve bireysel sporculara yönelik marka iş birliklerinin artması sevindirici bir gelişmedir. Bu değerli destekler, ülke sporunun geleceğine yapılan stratejik bir yatırımdır. Spora ve sporcuya verilen desteğin, şirketlerin sosyal sorumluluk ajandalarında son yıllarda daha üst sıralara çıktığını memnuniyetle gözlemliyoruz. Şirketlerin katkıları sayesinde Türk sporu güçleniyor, genç yetenekler keşfediliyor ve voleybol ile basketbolda gördüğümüz gibi ilham verici sporcular yetişiyor. Bu katkılar, milli takımların başarısını artırıyor ve toplumda zayıflayan spor kültürünü yeniden canlandırıyor. Böylece şirketler yalnızca markalarını tanıtmıyor; aynı zamanda topluma, bireye ve geleceğe yatırım yapıyorlar. Özetle, voleybol ve basketboldaki son başarılar gösterdi ki şirket destekleri sporda fark yaratır, altyapı yatırımları başarı getirir. Bu yatırımlar sayesinde spor İstanbul’un dışına çıkarak Anadolu’ya yayılıyor. Üstelik bu başarılar, milli takımlar düzeyinde de sonuç verirken, şirketlerin itibarına da önemli katkı sağlıyor. Kısacası; şirketlerin spora yatırımı hem marka değerini hem de ülke sporunun geleceğini birlikte büyütür.

Kaçırılmaması gereken iki sergi

Kaçırılmaması gereken iki sergi

Bu hafta İstanbul Bienali, önümüzdeki hafta ise Contemporary Istanbul ile şehirde sanat takvimi yoğunlaşıyor. Bienalle eş zamanlı gerçekleşen sergiler arasında benim için çok özel, iki değerli ismin sergileri var. Açılışları bugün. Elif Uras’ın ‘Ellerinde Toprak’ sergisi Elif Uras’ın Galerist’teki yeni sergisi ‘Ellerinde Toprak’, kadın emeğine, geleneksel üretim biçimlerine ve seramiğin taşıyıcılığına odaklanıyor. İznik ve New York arasında şekillenen bu seramikler, tarihsel, sosyolojik ve feminist birer anlatı olarak da okunabiliyor. Uras, Osmanlı’dan günümüze uzanan çini geleneğini kadın bedenine ait formlarla buluşturuyor, geometrik desenlerle bezediği yüzeylerde neolitik figürlerden İslam sanatına, Batı modernizminden süsleme sanatına geniş bir referans alanı kuruyor. Bu zenginlik, derinlemesine bir toplumsal hafızayı da sergiliyor. Sergideki ‘Altın Günü’, ‘Anaerkil Direniş’ ve ‘Zanaat Sarayı’ gibi işler, kadın emeğinin görünmezliğine, altınla kurulan aidiyet ilişkilerine ve kültürel sürekliliğe dair sorular da soruyor. Elif Uras’ın eserleri, geleneğe teslim olmayan ama onunla diyalog kurmayı bilen bir sanat anlayışını temsil ediyor. Sergi 8 Kasım’a kadar Galerist’te görülebilir. ‘Yüzeyin Ötesinde’: Ayşegül Dinçkök Bazen dünyayı anlamak için yüzeye değil, derinliğe bakmak gerekir. Ayşegül Dinçkök, su altına ilk kez indiğinde, karşısında sadece balıklar, mercanlar ve renkler yoktu. Derin bir sessizlik, kırılgan bir yaşam ve haykırmadan da bağıran bir çağrı vardı. İşte böyle başladı ‘Derin Tutku’ serisi. 13 yıl boyunca yüzlerce dalış yaptı, köpekbalıklarıyla burun buruna geldi, bir yandan da kadrajına aldıklarını izleyiciye sundu. Şimdi, 18. İstanbul Bienali ile eş zamanlı açılan ‘Yüzeyin Ötesinde / Beyond the Surface’ adlı yeni sergisiyle İnci Aksoy’un Ekavart Gallery’sinde karşımızda. Küratörlüğünü Coşar Kulaksız’ın üstlendiği sergi, çevre, kadın dayanışması ve insanlık adına bir duruş aslında;nesli tükenmekte olan canlılara, plastik atıklarla dolu denizlere, yanlış anlaşılmış canlılara dikkat çekiyor. Çünkü Dinçkök’ün kamerası yalnızca suyun altına değil, insanın içine de bakıyor. Sergi, Ekavart Gallery’de 16 Ekim’e kadar devam edecek. Sonrasında ise Ayşegül Dinçkök, Paris’te bir sergiyle karşımıza çıkacak. Heyecanla bekliyoruz.