Çocuklarda diş eti iltihabı neden olur, nasıl iyileşir?

Çocuklarda diş eti iltihabı neden olur, nasıl iyileşir?

Çocuklarda diş eti iltihabı (gingivitis), sanıldığından daha sık görülür ve çoğu zaman aileler tarafından geçici bir ağrı veya kızarıklık sanılıp önemsenmez. Oysa erken dönemde fark edilip doğru adımlar atıldığında oldukça kolay kontrol altına alınabilen bir durumdur. Peki, çocuklarda diş eti iltihabı neden ortaya çıkar? Öncelikle bunu biraz açıklamak istiyorum. 1) Yetersiz plak temizliği: Diş eti iltihabının en sık nedeni, fırçalama alışkanlığının tam oturmamış olmasıdır. Diş yüzeyinde biriken plak, bakterilerin çoğalmasına ve diş etini tahriş etmesine yol açar. 2) Diş değişim dönemindeki hassasiyet: 6–12 yaş arası dönem, süt dişlerinin döküldüğü ve sürekli dişlerin sürdüğü bir süreçtir. Bu dönem doğal olarak diş etlerini daha hassas hâle getirir. Çocuklar bazen fırçalamaktan kaçınır; bu da iltihabı kolaylaştırır. Ancak iyi temizlenen bir ağızda, daimi dişin sürmesi sırasında diş etinde kızarıklık veya kaşıntı görülebilir. Bu tamamen normal bir durumdur ancak yine de böyle bir durumda diş hekiminize danışmanız iyi olacaktır. 3) Şeker tüketimi ve düzensiz beslenme: Sık şeker tüketimi, özellikle yapışkan gıdalar, plak oluşumunu artırır. Vitamin eksiklikleri de diş eti direncini azaltarak iltihabı kolaylaştırır. Peki siz anne babalar, çocuklarının bu süreci daha kolay atlatması için neler yapabilirsiniz? Biraz da bundan bahsedelim. 1) Düzenli ve doğru fırçalama rutini oluşturun: Günde en az iki kez, çocuğun yaşına uygun yumuşak kıllı bir fırça ile 2 dakika fırçalama yeterlidir. Çocuklar için aromalı macunlar motivasyonu artırabilir. Ayrıca çocuğunuz bu yaşlarda sizi örnek alma eğilimindedir. Sabah ve akşam sizlerin de fırçalama rutinini aksatmamanız ve çocuğunuzla beraber bunu bir alışkanlık hâline getirmeniz en doğru davranış olacaktır. 2) Ilık tuzlu su ile gargara yaptırın: Tuzlu su çözeltisi iltihabı azaltır ve diş etlerini rahatlatır. Günde bir–iki kez uygulanabilir. Bu, basit ama oldukça etkili bir adımdır. Tabii bu işlemi yapmadan önce mutlaka hekim görüşü almalısınız ve iltihabın sebebini ortadan kaldırmalısınız. 3) Beslenmede şeker kontrolü ve vitamin desteği sağlayın: Şeker tüketimini azaltmak ve C vitamini açısından zengin besinler sunmak, diş etlerinin iyileşme sürecini hızlandırır. Unutmayın, çocukluk döneminde kazanılan ağız bakım alışkanlıkları, ömür boyu sağlıklı dişlerin temelini oluşturur. Ailelerin küçük ama düzenli dokunuşları, çocukların gelecekte yaşayacağı pek çok sorunu daha ortaya çıkmadan çözecektir.

Soğuk havaların hastalık birleşimi: Kış üçgeni

Soğuk havaların hastalık birleşimi: Kış üçgeni

Kış aylarında sinüzit, orta kulak iltihabı ve geniz akıntısının birlikte artması halk arasında ‘kış üçgeni’ olarak adlandırılıyor. Bu üçlü hem anatomik olarak birbirine çok yakın alanların etkilenmesinin sonucu olarak ortaya çıkıyor hem de aynı savunma sistemini paylaşıyor. Kulak Burun Boğaz, Baş ve Boyun Cerrahisi Uzmanı Doç. Dr. Seçil Bahar ile kış üçgenini nasıl ayırt edeceğimizi ve korunma yollarını sordum.

Norveç’te başlayan tepki, Kadıköy’de devam etti!

Norveç’te başlayan tepki, Kadıköy’de devam etti!

Geçen hafta Başakşehir deplasmanında kısır oyun ile puan bırakıp, Avrupa Ligi mesaisinde Norveç ekibi karşısında hem net skor hem de oyun ile moral bulan Fenerbahçe Süper Lig’de Konyaspor karşısında da benzer bir sonuçla galibiyet alarak sezonun ilk bölümünün tamamlanmasına bir maç kala tekrar ikincilik kürsüsüne çıktı. Galatasaray’ın Antalyaspor karşısında elde ettiği farklı skor, gole rahat giden, kolay sonuç üreten oyunu dikkat çekerken kuşkusuz Fenerbahçe’nin buna ne şekilde tepki vereceği de merak konusuydu. Fenerbahçe hafta içinde Norveç’te benzer bir görüntüyle rahat bir galibiyet alırken ister istemez Konyaspor karşılaşması için de bir beklenti yaratmıştı. Öyle de oldu diyebiliriz sanırım. Hatırlarsanız geçen hafta Başakşehir karşılaşması sonrasında oldukça eleştirel bir değerlendirme yapmıştım. Burada bir taraftan oyuncu performanslarını diğer yanda takımın oyununun genel olarak bunun bir parçası olduğunu da belirtmiştim. Yine teknik direktörün ikinci yarının hemen başında yaptığı erken üç oyuncu değişikliğinin de Fenerbahçe’nin oturmaya çalışan oyununa etki ettiğinin altını çizmiştim. Bir bakıma eleştirdiğim tüm detayların son iki maçta bir anda değiştiğini görmek ilginç bir sonuç oldu. Fenerbahçe hızlı futboluyla rakiplerinin oyunu bozarken çaresiz de bıraktı. Özellikle geriden oyun kurarken topun boş alan yaratılarak o bölgelere aktarılmasındaki başarı hücuma çıkan takıma hem dinamizm hem de pozisyon üstünlüğü getirdi. Konyaspor karşısında da Ederson’un ayağıyla uzun mesafeli oyun kurma denemelerini izledik. Özellikle Mert Müldür’e üst üste attığı 2-3 etkili pas vardı ki gerçekten etkiliydi; oyunun yönünü değiştirdi. Mert Müldür’ün Semedo’nun yokluğunda tekrar üstlendiği savunmanın sağ tarafındaki pozisyonunu olumlu kullanması, bunu golle de süslemesi dikkat çekiciydi. Bir anlamda sezon başından bu yana yedek kulübesine çekilen başarılı milli oyuncuyu kendine getiren üst üste iki maç oldu ki Mert Müldür, Brann deplasmanında da hem savunmada hem hücumda göz doldurdu. Oyuncunun bu formu Fenerbahçe’nin içine girdiği zorlu maç trafiği için de önemliydi. Geçen hafta eleştiri oklarını yönelttiğimiz bir diğer oyuncu Talisca Norveç’te 3, dün de 2 gol atarak Fenerbahçe’nin gol sorununa bir anda çözüm üretmiş gibi oldu ve aslında kafaları da karıştırdı. Fenerbahçe yönetiminin devre arasında gol sorunu için arayış içinde olduğunu biliyoruz. Bu arayışın o bölgede görev yapan Talisca ve En Nesyri’nin Fenerbahçe’deki geleceğine ister istemez etki edeceği de çok açık. Talisca Norveç’te her iki ayağı ve üstüne bir de kafa ile üç gol atarak bize Beşiktaş dönemindeki golcülüğünden hatırlatmalar yaparken Konyaspor’a karşı attığı ikinci gol de oyuncunun klasikleşen imza vuruşlarından biri olarak dikkat çekti. Fenerbahçe dün özellikle ilk yarı daha fazla skor üretecek pozisyonlar da yarattı. Jhon Duran belki gol katkısı veremedi ancak maçın ilk bölümünde Fenerbahçe’nin hücum etkinliğinin baş rolünde o vardı. Kazandırdığı penaltı bir bakıma Konyasporlu oyuncuyu çaresiz de bırakan bir pozisyondu. Fenerbahçe’nin topu hızlı dolaştırmasında ve Konyaspor’a karşı yüksek skor üretkenliğinde özellikle orta alandaki üç oyuncunun da etkisi ve katkısı vardı. Fred her zamanki sakar oyununu sergilerken yine de orta alanda yaptığı baskı önemliydi. Alvarez ile Fenerbahçe o bölgeyi tek oyuncu ile oynayacak bir taktiksel kurgu sağlarken Asensio birçok katkısıyla Fenerbahçe’nin olumlu oyununun gelişmesine neden oldu. Belki buraya kadar övgü dolu ifadelerle yücelttiğimiz detaylar Fenerbahçe’nin dengi takımlara karşı istendiği ölçüde etki sağlamıyor ama zayıf takımlarla yapılan maçlarda hem morallenmesini hem de oyununun gelişmesine yardımcı oluyor, diyebiliriz. Fenerbahçe’nin öyle ya da böyle sezonun ikinci yarısında çok daha fazla ihtiyaç duyacağı kanat oyununu sürükleyecek oyuncu eksikliğinin hissedilir şekilde olduğunu bir kere daha hatırlatmada yarar görüyorum. Fenerbahçe zorlu bir sürece giriyor. Kupa ve Süper Kupa mesaisinin yanı sıra Avrupa Liginde de oynayacağı son iki karşılaşma sıralamadaki pozisyonunu ve bir sonraki aşamadaki rakibini belirleyecek. Tepki verdi mi, evet kuşkusuz şu iki maçla bir nefes aldı Fenerbahçe ancak asıl sınav, bu oyunun istikrar kazanıp kazanamayacağı olacak.

Tabelayı savunmak

Tabelayı savunmak

Avrupa'dan "şık" bir skorla gelmelerine rağmen, ligin kırılma haftasını yaşayacaktı Fenerbahçe. Galatasaray'ın maç fazlasıyla altı puan fark koyması bir yana, berabere biten Trabzonspor maçı da geceye... Devamı için tıklayınız

İbret alınsaydı...

İbret alınsaydı...

Geçmişten adam hisse kaparmış... Ne masal şey! Beş bin senelik kıssa, yarım hisse mi verdi? "Tarih"i "tekerrür" diye tarif ediyorlar; Hiç ibret alınsaydı, tekerrür mü ederdi? *** Birçoğunuz yukarıdaki... Devamı için tıklayınız

Aşkabat’tan verilen mesaj

Aşkabat’tan verilen mesaj

Türkmenistan'da düzenlenen Uluslararası Barış ve Güven Forumu, diplomasi takviminde yer alan rutin bir durak gibi görünse de aslında çok daha fazlasını ifade ediyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın foruma ilişkin... Devamı için tıklayınız

Şehirler böyle böyle değişiyor

Şehirler böyle böyle değişiyor

Bir belediyenin binasında değil, bir sokak arasında başladı bu hikâye. Geçen hafta Ataşehir Belediye Başkanı Onursal Adıgüzel ile buluştuk; yarım günümü ilçenin sokaklarında geçirdim. Daha ilk dakikada kulağıma çarpan bilgi şuydu: Yüzüncü Yıl Atatürk Kütüphanesi ve Müzesi çok yakında kapılarını açıyor. Bin 672 metrekarelik, dört katlı bu yapı sadece bir müze değil; araştırma kütüphanesi, atölyeleri ve Ata Kafe’siyle yaşayan bir buluşma noktası olarak tasarlanmış. 2026’nın ilk yarısında hizmete girdiğinde Ataşehir’in simgelerinden biri olmaya aday. Sahada gezdikçe tablo netleşti. Altı yüz günü aşan sürede yüzün üzerinde proje hayata geçirilmiş. Yenilenen aşevinde ihtiyaç sahiplerine ulaştırılan yemekler, öğrencilere verilen yüz binlerce öğün, kırtasiye destekleri, ücretsiz çamaşırhane ve evde temizlik hizmetleri… Bunlar broşürlük işler değil, doğrudan hayatın içinden dokunuşlar. Aşevi pırıl pırıldı; insanın içinden “sosyal belediyecilik dediğin tam olarak bu” diyesi geliyor. Sağlık tarafında da önemli bir eşik var. Yapımı süren Mustafa Saffet Sağlık Kompleksi Prof. Dr. Türkan Saylan Tıp Merkezi, yedi bin beş yüz metrekarelik alanıyla acil müdahaleden aile hekimliğine, laboratuvardan yirmi sekiz polikliniğe kadar geniş bir hizmet yelpazesi sunacak. Çocuk Kampüsü, Duyu Bütünleme Merkezi, Ata Akademi, Festival Park, Ata Kafeler, yenilenen parklar, akıllı atık sistemi, Afet Köyü… Liste uzayıp gidiyor ama mesele saymak değil, yapılanların tabelada kalmayıp sokağa değmesi. Yarım gün yetmedi ama şunu rahatlıkla söyleyebilirim: Ataşehir’de planlı ve karşılığı olan bir belediyecilik anlayışı var. Şanlıurfa’da geri sayım Millî teknoloji hamlesinin en büyük buluşmalarından TEKNOFEST, 2026’da Şanlıurfa’ya geliyor. Selçuk Bayraktar’ın 30 Eylül-4 Ekim 2026 tarihini açıklamasıyla şehirde heyecan gözle görülür biçimde artmış. Şanlıurfa Büyükşehir Belediye Başkanı Mehmet Kasım Gülpınar da bu karardan duyduğu memnuniyeti dile getirirken, kentin köklü tarihiyle gökyüzü arasındaki bağa dikkati çekiyor. Haklı; bu şehir teknolojiyle de güçlü bir bağ kurabilir. Yalova’nın Armutlu ilçesinde sessiz ama çok kıymetli bir hikâye büyüyor. Polat Enerji’nin Türkiye Kadın Girişimciler Derneği ile hayata geçirdiği “Kadın Emeğiyle Geleceği Aydınlat” projesini İstanbul’daki bir basın toplantısında izledim. Bu kapsamda kurulan Armadis Kooperatifi, kadınların üretime ve hayata daha güçlü katılmasının önünü açıyor. Bazen bir kasabanın kaderi büyük yatırımlarla değil, kadınların emeğiyle değişiyor. Kadın emeğinden söz etmişken, bu hafta dikkatimi çeken bir başka ince düşünülmüş iş de CarrefourSA’nın hayata geçirdiği PATiFOUR oldu. Patili dostlar için tasarlanan bu alan, evcil hayvanlarla birlikte vakit geçirilebilen küçük ama anlamlı bir buluşma noktası. Ve Tokyo… “Be the Change” Zirvesi’nden gelen bir kare bu hafta içimi ısıttı. Otuz üç ülkeden gençler aynı salondaydı. Türkiye’den giden yirmi altı kişilik kafilenin heyecanı yüzlerinden okunuyordu. Halide Edip Adıvar Ortaokulu’nun “Ctrl + Alt + KIND” projesi ise iyiliği yaratıcı bir dile dönüştürmüş. Umut bazen çok uzakta değil; çocukların cesaretinde saklı. 2027’ye emin adımlar Kayseri’den de geçen hafta sevindiren bir haber geldi. 2027 Türk Dünyası Kültür Başkenti adaylığı burada bir unvan arayışından ibaret değil. Kültepe Kaniş-Karum’un mirası, Erciyes’in gücü, müzecilikte atılan adımlar ve Turizm Master Planı… Yıllardır sabırla örülen bir kültür ve turizm hamlesi var. Konserlerden kış şenliklerine uzanan programla Kayseri, 2027’ye kendinden emin adımlarla yürüyor. Gaziantep’in hikâyeleri ise her zaman emek kokar. “Antep İşi Nakışı” dosyasının UNESCO’ya gönderilmesi de bu emeğin izini taşıyor. Gaziantep Büyükşehir Belediyesi ile Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın yürüttüğü süreçte hedef yalnızca bir nakışı yaşatmak değil; ecdat yadigârı bir kültürü hak ettiği uluslararası vitrinle buluşturmak. Bazen bir şehir kendini en iyi sabırla anlatıyor.