
Tarihte Bugün Ne Oldu: Helikopter düştü 10 Şehit! 14 Eylül
Tarihte bugün ne oldu? Ünlü ya da az ünlü, tarihe yön veren hangi olaylar oldu, kimler doğdu, kimler öldü? Hepsi haberimizde...
Tarihte bugün ne oldu? Ünlü ya da az ünlü, tarihe yön veren hangi olaylar oldu, kimler doğdu, kimler öldü? Hepsi haberimizde...
Geleneksel olarak her yıl düzenlenen Gaziler sürüşünün 17.si gerçekleşti. Sürüşe Gaziantep Eski Milletvekili ve Devlet Bakanı Kürşad Tüzmen ile Etimesgut Belediye Başkanı Erdal Beşikçioğlu da katıldı.
Manisa’nın Salihli ilçesinde kamyonet ile sepetli motosikletin çarpışması sonucu meydana gelen kazada motosiklet sürücüsü hayatını kaybetti.
HÜDA PAR İnsan Hakları ve Hukuk İşleri Başkanlığı tarafından İstanbul'da "Toplumsal Mutabakat Arayışı ve Yeni Anayasa" çalıştayı gerçekleştirildi. Topkapı'da bir otelde düzenlenen çalıştayda, 3 oturum ile yeni anayasa çalışmalarında takip edilmesi gereken yol haritası, dikkat edilmesi gereken hususlar ve toplumun beklentilerine ilişkin önemli değerlendirmeler yapılıyor. Şeyh Cemal Mürsel Hoca'nın Kur'an-ı Kerim tilaveti ile başlayan çalıştay, HÜDA PAR Genel Başkan Yardımcı ve İnsan Hakları ve Hukuk İşleri Başkanı İshak Sağlam'ın açılış konuşması ile devam etti. HÜDA PAR Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu da bir selamlama konuşması gerçekleştirdi. Türkiye Büyük Millet Meclisi 29. Başkanı Prof. Dr. Mustafa Şentop, "Neden Yeni Bir Anayasa? Türkiye'nin Anayasa Serüveni" başlıklı bir sunum gerçekleştirdi. İlk oturumda Prof. Dr. Emir Kaya, "Devlet Nedir? Ne İçindir?" başlıklı bir konuşma yaptı. Türkiye Cumhuriyeti Devletini yöneten, yönlendiren devlet tasavvurunun ülkece üretilmediğini söyleyen Kaya, "Biz devlet tasavvurumuzu ihraç ettiğimiz için ve bu da bizim sosyolojik dokumuzla, altyapımızla uyumlu olmadığı için pek çok krizi yaşıyoruz." dedi. Siyasi tarihçilerin, "Birinci Dünya Savaşı'na girmemiz hataydı, İkinci Dünya Savaşı'na girmememiz hataydı." şeklinde söyleminin olduğunu söyleyen Kaya, "Her halükârda savaşa girmemek iyidir bence. Ama İkinci Dünya Savaşı'na girmememizin şöyle bir sonucu olmuştur: Bizim devlet anlayışımız, çoklarının zannettiği gibi Mustafa Kemal Atatürk tarafından üretilmiş bir devlet anlayışı değil; o zamanın modası olan devlet anlayışı. Yani o üretmiyor, onu aslında ithal ediyor. O zamanın Fransa'sı öyle, Almanya'sı öyle, İtalya'sı öyle, Kara Avrupası'nda devlet anlayışını Türkiye'ye getiriyor. Ve İkinci Dünya Savaşı'na Türkiye katılmadığı, özellikle Kara Avrupası ülkeleri katıldıkları için, İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra onlar devlet tasavvurlarını değiştiriyorlar." diye konuştu. Devlet kavramının, insanlar kitleselleştikten sonra yönetim ihtiyacı olarak ortaya çıktığını söyleyen Kaya, "Yönetim biçimleri ortaya çıktı ve bu yönetim biçimlerinden bir tanesi de devlet oldu. Ve devlet tarih boyunca çeşitli biçimler, dönüşümler geçirdi, yapısal olarak… Bugün mesela İstanbul'dayız. İstanbul'da Osmanlı zamanında yapılmış hastanelere bakın, vakıf hastaneleridir. Hamamlar, vakıf hamamlarıdır. Yani devlet, kamu hizmeti adı altında hastane yapmıyor, okul açmıyor ama medrese seviyesinde açıyor. Yani bunlar devletin görevi olarak görülmüyordu. Tarihsel olarak devletlerin iki tane ana görevi vardı: Yargı ve asayiş. Ve bunun karşılığında da vergi topluyordu. Devletin yetki alanı çok dar anlaşılıyordu. Devlet denildiğinde böyle bütün hayatı dolduran, her tarafı hizmetlerle dolduran, işte yollar, köprüler, barajlar vesaire yapan, bunları yapmak görevi olan, eğitim vermek görevi olan bir organ olarak devlet anlaşılmıyordu." ifadelerini kullandı. Modern zamana gelindiğinde devletlere yüklenen anlamın çok büyüdüğünü söyleyen Kaya, "Devletlerin sorumlulukları çok arttı ve devletlerin sorumlulukları çok artarken yetkileri de çok arttı ve biz bunu doğal karşıladık, ama aslında bu doğallaştırma 'devlet denilen o büyük olgu, o büyük referans noktası neyin yerine konuldu, ikame edildi' sorusunun da cevabını bulmamız lazım. Devlet modernite öncesinde devlet dediğimiz o büyük yapı yok iken insanlar anlam ve değerlerini nereden buluyorlardı?" diye ekledi. "Bu devlet, bir türlü stabil hale gelemiyor" Hegel'in, "İnsan için mutluluk; devletin bir parçası olmaktır, devletle bütünleşmektir' dediğini aktaran Kaya, "Şimdi bu düşünce sistemini Türkiye'ye getirip Türkiye Cumhuriyeti'ni kurarken, bu düşünceleri, o zamanın ruhunu esas aldığınızda insanlara da, 'Ey insanlar, siz anlamınızı ve değerinizi devletle ve benim ideolojimle bütünleşmekten alırsınız.' dediğinizde o zaman ne oluyor? Devletin ideolojisi ne? Laik-seküler… Bu ideolojiye uzaklığın oranında değersizsin. Devletin ideolojisi Türkçülük. Bu ideolojiye uzaklığın oranında değersizsin. Ve öyle bir devlet oluşturmuşuz ki biz 100 sene önce, halkın çok büyük bir kısmına değersizsin mesajını veriyor alttan alta. 'Sen değersizsin, şu kimliğin, şu özelliğin bu yapın nedeniyle sen değersizsin' sürekli bu mesajı veren bir devletle halk da reaksiyona geçiyor, halk da onunla didişmeye geçiyor ve bu devlet, bir türlü stabil hale gelemiyor." değerlendirmesinde bulundu. Devletlerin, insan ruhu ve insanlık karşısında aciz ve küçük olduğunu belirten Kaya, "Devletlerin haddini bilmesi gerekir. İnsan, insanları şekillendirecek. Beni Allah bir kere yarattı; Allah beni yarattı, ruhumla yarattı. Bir de devlet beni yaratamaz. Böyle bir haddi ve cüreti olamaz; hiçbir devletin olamaz. Devletlerin de insanlar gibi ömrü var ve bu ömürleri içerisinde…" dedi. Batı'da da insan haklarının, bu devlet ideolojisine sonradan enjekte edilmiş bir şey olduğunu söyleyen Kaya, "Tabii o maya tutmamıştır. Tutmamasının sebebi de insan hakları Batı felsefesinde de insan haklarının temel fikri olan 'İnsan onuru, Tanrı insanı kendi suretinde yarattı' şeklindeki Tevrat ayetinden gelir. Yani insanın değeri Batı'daki Yahudi-Hristiyan geleneğinde de Allah'tan geliyor. Siz Allah'ı ve yaratıcıyı sahnenin dışına aldıktan sonra, insanın bir kediden, köpekten değer olarak, onur olarak farkı yoktur." şeklinde konuştu. Hazreti Peygamber'in, devletin fonksiyonel bir şey olduğunu öğrettiğini ifade eden Kaya, "Peygamber, sembollere bizi boğmuyor. Sembollere boğmadığı zaman biz Peygamberimizi örnek aldığımızda, devlet çok önemli bir fonksiyondur. Bu devletimize, mevcut devletimize, onun bütünlüğüne sahip çıkmak çok önemlidir. O bütünlük içerisinde çalışmak çok önemlidir. Ama o bütünlük içerisinde de aynı zamanda bir takım ince işçilikler yapmak, devlet anlayışımızı, onu dönüştürmek hem bizim insan değerimizin artması hem de devletin aslında gerektiği mümkün olan seviyeye çıkması için zorunludur." dedi. Kaya, "Bugün Türkiye'de çözüm süreci diye bir şey… Bizim ağzımıza bal çalıyorlar. Ya zaten çözüm süreci; sorunu da sen yarattın, çözümü de sen arıyorsun. Bizimle alakalı bir şey yok ki. Sen insanlara demişsin ki: 'Sen bu devlete yakınlığın oranında değerlisin.' mesajını vermişsin, Kürtleri değersiz hissettirmişsin. Şimdi gel, gel, gel, 'Siz de değerlisiniz' diye Kürtleri geri çağırıyorsun. Yani bugünkü çözüm sürecinin özeti bu. Başta değersiz hissettirmeyecektin." diye konuştu.
Yolsuzluk soruşturması kapsamında tutuklu bulunan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, üniversite diplomasının sahte olduğu iddiasıyla ilk kez hakim karşısına çıktı. Silivri’de görülen davada dikkat çeken bir gelişme yaşandı: İmamoğlu’nun tutuklu avukatı Mehmet Pehlivan SEGBİS aracılığıyla duruşmaya bağlanarak savunma yaptı.
Avrupa Basketbol Şampiyonası finalinde Almanya ile karşılaşacak olan Türkiye Basketbol Milli takımının mücadelesi Atatürk Kent Meydanı’na kurulacak dev ekrandan izlenebilecek. Devamı için Tıklayınız...
Adana’nın Yüreğir ilçesinde bir akaryakıt istasyonunda çıkan kavgada, Siirtli Umut Ayyıldız (24) aldığı yumruk darbesiyle baygınlık geçirerek hastanelik oldu. Olayın ardından şüpheliler Serdar D. (24) ve Enes G. (22) çıkarıldıkları mahkemece tutuklandı.
Trendyol 1. Lig 5. Hafta mücadelesinde Amedspor, Diyarbakır'da Pendikspor'u konuk edecek.
HÜDA PAR İnsan Hakları ve Hukuk İşleri Başkanlığı tarafından İstanbul'da "Toplumsal Mutabakat Arayışı ve Yeni Anayasa" çalıştayı gerçekleştirildi. Topkapı'da bir otelde düzenlenen çalıştayda, 3 oturum ile yeni anayasa çalışmalarında takip edilmesi gereken yol haritası, dikkat edilmesi gereken hususlar ve toplumun beklentilerine ilişkin önemli değerlendirmeler yapılıyor. Şeyh Cemal Mürsel Hoca'nın Kur'an-ı Kerim tilaveti ile başlayan çalıştay, HÜDA PAR Genel Başkan Yardımcı ve İnsan Hakları ve Hukuk İşleri Başkanı İshak Sağlam'ın açılış konuşması ile devam etti. HÜDA PAR Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu da bir selamlama konuşması gerçekleştirdi. Türkiye Büyük Millet Meclisi 29. Başkanı Prof. Dr. Mustafa Şentop, "Neden Yeni Bir Anayasa? Türkiye'nin Anayasa Serüveni" başlıklı bir sunum gerçekleştirdi. Konuşmasının başında çalıştayı düzenleyen HÜDA PAR'a teşekkür eden Şentop, anayasayı konu alan bu tür programların çok kıymetli olduğunu söyledi. "Anayasa tartışmaları Türkiye'yi her zaman iyi bir yere taşıdı" Anayasa tartışmalarının kendisinin bizatihi kıymetli ve faydalı olduğunu söyleyen Şentop, "Anayasa tartışmalarının Türkiye'yi hukukun üstünlüğü konusunda, özgürlükler konusunda her zaman iyi bir yere taşıdığı kanaatindeyim. Bazı sebep ve dinamikleri var. Yaklaşık 40 seneye varan bir zamandır bu konular üzerine kendi çapında konuşan, düşünen birisiyim. Allah nasip etti bazı önemli çalışmaların da içerisinde bulundum. Özellikle 2011-2013 yılları arasında Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde kurulan Anayasa Uzlaşma Komisyonu'nda bulundum. O komisyon Türkiye'de ilk defa grubu bulunan siyasi partiler tam bir anayasa teklifini meclise sundular. Ondan önceki tarihlerde kısım kısım, anayasanın bazı bölgeleri veya maddeleri ile ilgili herkesin teklifleri olmuştu ama bir bütün olarak ilk defa bir komisyon olarak tecrübesini gördük. Türkiye Büyük Millet Meclisi sayfasında bu metinler var. Tabii o süreç başarılı olamadı. Yaklaşık 65 madde üzerinde tam mutabakat sağlanmıştı. Kilitlendiği nokta hükümet sistemi tartışması olmuştu. Biz o zaman 2012 yılında AK Parti olarak başkanlık sistemini esas alan bir hükümet sistemi teklifi yapmıştık komisyona. Komisyondaki diğer siyasi partilerin hepsi kategorik olarak bunu tartışmayacaklarını ifade ettiler. Yani her partinin teklifi ortaya konuluyordu, müzekkere ediliyor, tartışılıyordu. Fakat başkanlık sistemini kategorik olarak hiç tartışmayacaklarını söylediler." dedi. Şentop, ardından yapılan çok az revizelerle hükümet sistemi değişikliğinin gerçekleştiğini anlattı. Türkiye'yi anayasa tartışması içerisinde tutmanın çok önemli olduğuna işaret eden Şentop, bu durumun her zaman Türkiye'yi ileriye taşıdığını söyledi. Türkiye'de anayasa tartışmalarının geçmişi ve nedeni Şentop, "İfade etmek istediğim ilk başlık anayasanın Türkiye'de neden tartışıldığıdır. Kabataslak baktığımızda anayasa tartışması yaşayan bazı ülkeler var ama birçok ülkede anayasa tartışılmaz. Amerika'da ya da İngiltere'de anayasa tartışması yoktur. Ama Fransa'da bir anayasa tartışması vardır. Türkiye'de de Fransa'ya benzer bir anayasa tartışması vardır. Geçtiğimiz 150 yıl içerisinde anayasa sürekli gündemde, tabiri caizse buna bir anayasa romantizmi diyebiliriz. İngiltere, Fransa ve Türkiye örnekleri üzerinde bunu biraz araştırdığımızda, tarihsel olarak baktığımızda ben temel meselenin siyasetin ve kamu hukukunun teamülleri, gelenekleri noktasında düğümlendiğini düşünüyorum." Konuşmasının devamında İngiltere ve Fransa örneği üzerinden anayasa tartışmalarını aktaran Şentop, Türkiye'deki tarihi uygulamalar hakkında şöyle konuştu: "Bizdeki anayasaların tarih boyunca da hazırlanma sebepleri dünyada ki diğer anayasal geleneklerden farklıdır. 1876 Kanun-i Esasi hazırlanırken daha çok uluslararası kaygılar vardı. Tanzimattan sonra devlet içerisinde padişahın dışında bir bürokrasi gelişiyor. Tabii bu bürokrasinin dayanacağı bir hukuki çerçeve yok. 1921 anayasası aslında tam bir anayasa değil. Malumunuz Kanun-ı Esasi var. Bu Kanun-ı Esasi İstanbul'da ki Meclisi Mebusana göre hazırlanmış. Ama Ankara'da 1921'de bir meclis teşekkül etmiş yani aslında İstanbul'daki meclis Ankara'ya taşınmış diyebiliriz. Ankara'daki meclisin faaliyetlerinin dayanağı olacağı anayasal metin yok. Teşkilat-ı Esasiye kanunu Ankara'daki bu yapının çalışması ve anayasal bir temel olmak üzere düşünülmüş, tasarlanmış bir metin. Cumhuriyetin ilanından sonra da 1924 Anayasası yapılıyor. Bu anayasa da yeni bir hükümetin kurulduğu, devletin şeklini kapsayan, anayasal zemin oluşturan bir metin. 1945 sonrası dünyada savaşın galipleri yeni dünyada yeni bir siyasi ortam oluşturuyorlar. Demokrasi, çok partili hayat gibi... Türkiye de bu sebeple mecburen 1945 yılında çok partili hayata geçiyor. 1945 sonrası serbest seçim olsun, partili hayat olsun deniyor ama 'bizim çocuklar' yönetsin isteniyordu. Fakat bunun serbest seçim yöntemi ile olması mümkün değildi. Bu yüzden 'serbest seçimi olsun, kim kazanırsa kazansın ama 'bizim çocuklar gibi yönetsin' formülü geliştiriliyor. Bu da Anayasa ile oluyor. Yani anayasaya siyasi bir anlam yükleniyor. Aslında siyasetin alanı olan birçok husus ve yine ekonomik, kültürel, sosyal birçok konu anayasalarda düzenlenmeye başlanıyor. Aslında bunlar normalde hükümetlerin karar vermesi konular ama bunlar anayasalarda çerçeveleniyor. Yani 'Hükümete kim gelirse gelsin belli bir sınırın dışına çıkmasın' diye bunu yapmaya başlıyorlar. Benzer bir şey Türkiye'de de oluyor. 1950 ile 1960 yılları arası serbest bir dönem. Türkiye'yi uzun yıllar seçimli ama seçeneksiz bir demokrasi ile yöneten, artık siyasetçi ve bürokratik elitlerin bir araya geldiği bir yapı halinde olan Cumhuriyet Halk Partisi seçimi kaybediyor 1950'de. Demokrat Parti kazanıyor. 1954'te ve 1957'de Cumhuriyet Halk Partisi bir daha kaybediyor. Görünen o ki Cumhuriyet Halk Partisi'nin seçimle bir daha iktidara gelmeye imkanı yok. Bu yüzden darbe ile iktidara geliyorlar fakat kalıcı olarak darbe ile iktidarda bulunmanız mümkün değildir. Çünkü bir süre sonra seçim yapılmak zorundadır. O yüzden seçimle iktidara gelemeyen bir anlayışı seçimi kazanmasa dahi iktidara getirecek bir formül lazım. İşte o formül anayasa... Anayasada bir çerçeve kuruluyor. Tabiri caizse Türkiye'de ikili bir iktidar alanı oluşturuluyor. Bir seçilmiş iktidar var görüntüde, bir de seçime ihtiyacı olmayan; yargı, silahlı kuvvetler, sivil bürokrasi gibi bir iktidar alanı var. Temel kararları seçime ihtiyacı olmayan iktidar veriyor. Ben bunu şöyle bir örnekle ifade edeyim; sürücü eğitimi verilen araçlar var. Dışarıdan baktığınızda bir otomobil, diğer otomobillerden bir farkı yok. Ama içeriden bir farkı var o da şudur ki sağ tarafta sürüş eğitimini veren eğitmen oturuyor. Bu eğitmenin önünde de aracı kumanda edecek mekanizmalar var. Hani olur ya acemi şoför bir yanlış yaparsa eğitmen önündeki mekanizmalarda müdahale edebilsin. İşte sistem aynı böyle kurulmuş 61'den itibaren. Başbakan seçimi kazanıyor, elinde anahtarı alıyor, arabaya oturuyor, çalıştırıyor basıyor gaza. Bir süre gidiyor, sonra bir bakıyor gaza basmasına rağmen araç ilerlemiyor. Tam aksine yavaşlamaya başlıyor. Bir süre sonra anlıyor ki yan tarafta birisi var o da aracına müdahale ediyor. Ne yapacak? Ya onu indirecek, gücü yetiyorsa kavga edecek. Gücü yetmiyorsa sesini çıkartmayacak. Türkiye'de seçilmiş siyasetçiler bunu benimsemişler. " "Türkiye'de yaşayan herkesin anayasada kendisini bulmalı" Şentop, "Yeni hükümet sistemi ile ben mekanizmanın söküldüğü kanaatindeyim. Artık sağ tarafta kim oturursa otursun arkada oturanlardan bir farkı yok." ifadesine dikkat çekti. Hukukun, insanların dünya görüşü içerisinde bütünleşmiş halde olduğu takdirde etkili bir sonuç üretebileceğini vurgulayan Şentop, "Onun için ben Türkiye'de anayasa tartışmalarını önemsiyorum. Faydası olduğu kanaatindeyim. Türkiye'de halen anayasanın tartışılıyor olmasının bazı temel sebepleri vardır. Siyasi ve kamu gelenekleri çok önemlidir. Bunları yok ettiğinizde yeni bir şey kurmanız çok zordur. Ama esas sorunumuz anayasada değil; onun ötesinde bizim hukukla ilgili hukukun üstünlüğü ile ilgili hukuk kültürü ile ilgili çok daha temel bir sorunumuz var. Bunun için kuralları değiştirmek, yeni kanunlar-anayasalar yapmak tam manada bizim sorunlarımızı çözmeyecektir. Şüphesiz ki bir adım olarak yeni anayasa tartışmasının kıymetli olduğu kanaatindeyim. Anayasada kuşatıcılık önemlidir. Türkiye'de yaşayan herkesin anayasada kendisini bulması, anayasanın kendine hitap ettiğini düşünüp, buna gönülden inanabilmesi lazımdır. Buda bir süreçtir. Anayasa tartışmalar bizi oraya götürecektir diye düşünüyorum." şeklinde konuştu.
Diyarbakır'ın Silvan Belediyesi ekiplerinin turizm envanteri çalışmaları kapsamında tespit edilen tarihi alan sevinç yarattı. Silvan Belediye Başkanı Sevim Biçici, Kültür ve Turizm Bakanlığı başta olmak üzere arkeologların ve tarihçilerin bölgeye gelip incelemelerde bulunmasını talep etti.
Özgür-Der Başkanı Rıdvan Kaya, HÜDA PAR İnsan Hakları ve Hukuk İşleri Başkanlığı tarafından İstanbul'da düzenlenen "Toplumsal Mutabakat Arayışı ve Yeni Anayasa" çalıştayında selamlama konuşması gerçekleştirdi. Türkiye'de anayasa çok köklü bir tartışma konusu olduğunu ifade eden Özgür-Der Başkanı Rıdvan Kaya ise, yeni süreçte uzlaşama kültürünün hâkim olmasını dilediğini belirtti. Türkiye’deki kutuplaşmanın bu toplumsal mutabakat için engel olduğuna değinen Kaya, “Bu zorluğa rağmen bir de avantaj var. O avantaj da bu ülkede bu dayatmaca anlayışın, kutsal devlet anlayışının dönem dönem bu ülkede yaşayan her kesimi mağdur ettiğini biliyoruz. Dolayısıyla herkes aslında biraz mağdur ve biraz mazlum. Dolayısıyla bu ortak bir arayış, mutabakat arayışı noktasında bu yaşanmışlık inşallah olumlu bir arayışı da kolaylaştırır, diye düşünüyorum. Bu tartışmalar daha sağlıklı bir zeminde yürümeli, böyle çok teknik, çok soyut zeminlerden ziyade fonksiyonel olmalı ve hakikaten yaraya dokunmalı. Bizim bu ülkede yaşayan Müslümanlar olarak çok temel bir sıkıntımız var. Yani anayasadan başlayarak yaklaşık 100 yıllık, belki biraz daha geriye götürerek 150 yıllık bir dayatmayla karşı karşıyayız. Mevcut durumda bu resmî ideoloji olarak hepimizi belirlemeye azmetmiş bir durumda. Bundan kurtulmamız lazım.” dedi. “Kemalizm herkesin zorunlu olarak biat ettiği bir din olarak bize dayatılmamalı” “Bu ülkede bir Kemalizm gerçeği var, onu inkâr edemeyiz” diyen Kaya, şöyle devam etti: “Kemalizm'e inanan insanlar var, bu bir vaka. Bu insanların varlığını inkâr etmiyoruz ama bu insanlar bizim varlığımızı da görmezden gelmemeli. Kemalizm partilerden bir parti olabilir, bu düşünceye sahip olan insanların savunduğu, iktidara gelmek için mücadele ettiği bir ideolojik bir kök olarak devam edebilir. Ama Kemalizm herkesin zorunlu olarak biat ettiği, itaat ettiği, adeta tapındığı bir ideoloji olarak, bir din olarak bize dayatılmamalı. Buradan artık kurtulmalıyız. Yani siyasi partiler yasasından Diyanet teşkilatının işleyişine kadar, eğitimden medyaya kadar her alanda her yerde Kemalizm dayatması ile muhatap olmaktan artık çıkmak istiyoruz.” “Bizim anlayışımız dayatmacı değildir” Ümmet bilincinin dayatmacı olmadığını belirten Kaya, “Biz şuna iman ediyoruz ki bütün insanları yaratan Allah-u Teala inanmayan insanların da eşit, adil ve özgür yaşayabilecekleri bir zemini bahşetmiştir, bunu ortaya koymuştur. Dolayısıyla bizim anlayışımız dayatmacı değildir, herkes için adalet ilkesi çerçevesinde inşallah olumlu sonuçlar verecektir. Yeni anayasa tartışmalarında elbette ki bu ülkede yaşayan farklı etnik kimlikler, farklı inançlar, başta Türkler, Kürtler işte Araplar ve benzeri unsurlarla ilgili şeyler söyleniyor. Bu önemli bir gelişme. Bu ülkenin bir de bir muhacir gerçeği var. Artık bunun inkâr edilmemesi lazım. Daha evrensel insan hakları temelinde, bu ülkede farklı coğrafyalardan gelmiş, özellikle bu ülkeyi güvenli liman olarak görmüş, inancından dolayı bu ülkeye sığınmış kardeşlerimiz var, sayıları hiç az değil... Bu insanların da mutlaka hukukunun, artık bu ülkenin bir parçası oldukları gerçeğini kabul edileceği bir anlayışın yeni anayasa çalışmalarına bir şekilde yansıması gerektiğini düşünüyorum.” şeklinde konuştu.
Kahramanmaraş’ta tırın çarptığı 17 yaşındaki genç hayatını kaybetti. Vatandaşlar, yolu trafiğe kapatarak tepki gösterdi.
Şanlıurfa’nın Siverek ilçesinde park halindeki bir otomobilde çıkan yangın paniğe neden oldu.
Türkiye genelinde 76 baro, avukatlık faaliyetleri nedeniyle tutuklu bulunan Avukat Mehmet Pehlivan’a yönelik uygulamalara ilişkin ortak bir açıklama yaptı.
Vefat: Mehmet Ali Erkek Yolüstü Köyü / Şeyhi Rıdvan Erkek oğlu Mehmet Ali Erkek 8 yaşında vefat etmiştir. Allah rahmet eylesin mekanı cennet olsun. İrtibat Telefon : Babası Rıdvan 0 541 846 21 47 Amcası Cengiz 0 541 913 11 90 Taziye yeri: Yolüstü köyü yolüstü Heci reşat taziye evi Taziye günleri: 13-14-15...
Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin talimatıyla yapımı tamamlanan Ferdi Tayfur Müzesi, usta sanatçının memleketi Adana’da kapılarını ziyaretçilere açtı.