Trump anca FIFA'dan ödül alır: Bir 'barış' planı daha kana bulandı

Trump anca FIFA'dan ödül alır: Bir 'barış' planı daha kana bulandı

ABD yönetimi 2025 Nobel Barış Ödülü'nün Başkan Donald Trump'a verilmesi için yoğun lobi faaliyetleri yürüttü. Trump ise göreve geldiğinden beri birçok savaşı sona erdirdiğini iddia etti ve Nobel Barış Ödülü'nün kendisine verilmesi gerektiğini savundu. Oysa Nobel Barış Ödülü'ne aday gösterme tarihi 31 Ocak 2025'te sona ermişti ve Trump bu tarihten sonra yeniden ABD Başkanı olmuştu. Bu rağmen ABD de ABD'nin yakın müttefikleri de ödülün Trump'a verilmesi için sıkça çağrıda bulundu. Fakat tüm çabalar hüsranla sonuçlandı. Ödül, ABD'nin Venezuela'daki kukla muhalefet lideri Maria Corina Machado’ya gitti. Machado "kazandığı" ödülü, ülkesini işgal etme tehditleri savuran Trump'a ithaf etse de Beyaz Saray'dan "Nobel Komitesi barıştan çok siyaseti önceliklendirdiğini kanıtladı" açıklaması geldi. Bunun üzerine Trump şöyle bir açıklama yaptı: Nobel Ödülü'nü alan kişi beni aradı ve 'Bu ödülü sizin onurunuza kabul ediyorum çünkü aslında siz hak ettiniz' dedi. Bu gerçekten çok hoş bir hareketti. Ben de 'Ödülü o zaman bana ver' demedim gerçi, ama belki de verebilirdi. Her ne kadar Machado bu hamlesiyle Trump'ın gönlünü almaya çalışsa da ortada bir gerçeklik vardı: Trump'ın eli hâlâ boştu ve barış ödülü istiyordu... Burada da devreye FIFA girdi. Evet, Uluslararası Futbol Federasyonu olan FIFA. Görevi dünya futbolunu yönetmek ve kurallarını uygulamak olan FIFA, Trump’a “barış ödülü” verdi. Ödülü aldıktan sonra yaptığı konuşmada, kısa bir süre önce Kongo Demokratik Cumhuriyeti ile Ruanda arasında öncülük ettiği barış anlaşmasına da atıf yapan Trump, "Milyonlarca hayatın kurtulmasını sağladık. Bu ödül benim için büyük bir onur” dedi. Oysa 4 Aralık’ta imzalanan bu anlaşma, en azından şimdilik, barışı pek de tahsis edememiş gibi gözüküyor... FIFA Başkanı Gianni Infantino, 5 Aralık’ta Washington’daki 2026 Dünya Kupası kura çekimi töreninde ABD Başkanı Donald Trump’a FIFA Barış Ödülü’nü verdi. Kanı durduramadı ama barış ödülünü aldı Orta Afrika ülkeleri Ruanda ve Kongo Demokratik Cumhuriyeti (KDC), zaman zaman çatışmaları ve işgalleri de içeren uzun soluklu bir gerilim yaşıyor. Yaklaşık 30 yıldır devam eden bu gerilim, 2025 yılında yeniden tırmanışa geçti. 2009 yılında KDC ile Halkın Savunması İçin Ulusal Kongre (CNDP) isimli paramiliter örgütün vardığı anlaşma doğrultusunda, CNDP siyasi bir partiye dönüşerek silah bıraktı. Fakat anlaşmadan üç yıl sonra bazı CNDP militanları verilen sözlerin tutulmadığını belirterek yeni bir silahlı örgüt kurdu: M23. Örgütün ilan edildiği yıl, yani 2012’de M23 KDC’ye yönelik saldırı dalgası başlattı, fakat bu saldırılar bastırıldı. 2025 yılında yeniden atağa geçen örgüt, bu sefer KDC için ciddi bir tehdit haline geldi. Kısa sürede Ruanda sınırındaki doğu eyaletlerinde bulunan kritik şehirlerde ve maden bölgelerinde kontrol sağladı. Peki ya M23 ile KDC arasında yaşanan bu çatışmaların Ruanda ile ne alakası var? Barış anlaşması neden Ruanda ve KDC arasında imzalandı? Çünkü kimi iddiaların aksine M23 doğrudan Ruanda kontrolünde hareket etmese de Ruanda tarafından açıkça destekleniyor. ABD’nin öncülüğünde imzalanan barış anlaşması da bu nedenle Ruanda ve KDC arasında imzalandı. M23 ise anlaşmaya ve öncesinde işletilen sürece dahil edilmedi. Bunun yerine örgütle, bir diğer arabulucu Katar iletişim kurdu. Ancak varılan anlaşma açıktı ve doğrudan M23’ü ilgilendiriyordu: Silah bırakılacak, örgüt dağıtılacak ve kontrol edilen topraklar KDC hükümetine devredilecekti. M23 Katar’a bu şartları kabul etmeyeceğini bildirse de “barış elçiliğine” soyunan Trump, barış anlaşmalarındaki imza sayısını arttırmak ve Çin’in nadir toprak elementleri üzerindeki hegemonyasını kırmak için bölgeye erişmek istiyordu. Bu nedenle M23 ile KDC arasındaki çatışmalar devam ederken “barış anlaşması” imzalandı. Peki, M23 dahil bile edilmediği bu anlaşma imzalanınca birdenbire silah bırakmaya mı karar verdi? Hayır, aksine saldırılarını şiddetlendirdi. Trump'ın "barışı" Orta Afrika'da akan kanı durdurmaya yetmedi ama FIFA'dan "barış ödülü" almasına yetti... KDC Cumhurbaşkanı Felix Tshisekedi ile Ruanda Cumhurbaşkanı Paul Kagame, ABD'nin ev sahipliğinde barış anlaşması imzaladı. Anlaşmadan sonra M23 eyaletteki son kaleyi ele geçirdi Ruanda sınırında bulunan Kuzey Kivu eyaletinin en önemli şehri Goma’yı ve Güney Kivu eyaletinin başkenti Bukavu'yu elinde tutan M23, anlaşmanın ardından yeni hedefini belirledi: Güney Kivu’nun önemli kenti Uvira. Uvira, Burundi sınırına yakın konumu, Bukavu–Baraka hattı üzerindeki ticari geçişi kontrol etmesi ve Tanganyika Gölü kıyısındaki lojistik bağlantıları nedeniyle bölgenin en stratejik şehirlerinden biri olarak değerlendiriliyor. Öte yandan Uvira’nın bir özelliği daha var. Uvira, Bukavu'nun M23’ün eline geçmesinden sonra Kongo hükümetinin Güney Kivu'daki son büyük kalesiydi. “Kalesiydi”, çünkü M23 geçtiğimiz günlerde Uvira’yı da ele geçirdi. Uvira’ya yönelik ilerleyiş esnasında 400’den fazla sivil hayatını kaybetti, 200 binden fazla kişi yerinden edildi. Göç etmek zorunda kalanların büyük bir kısmı sınırı geçerek komşu ülke Burundi’ye sığındı. Çatışma nedeniyle bir süredir KDC’de asker bulunduran ve zaman zaman M23’e saldırılar düzenleyen Burundi ile isyancılar sınır komşusu olması gerilimin büyümesine yönelik endişeleri arttırdı. Çünkü M23’ün Uvira’ya ilerleyişi esnasında Burundi topraklarına da top mermileri isabet etti. Taraflar birbirini suçluyor, Trump'ın planı tutmuyor KDC hükümeti, Uvira'daki saldırıların Ruanda tarafından gerçekleştirildiğini öne sürerken, yaşananları, ateşkes ve barış anlaşmasında verilen taahhütlerin "açık ihlali" olarak nitelendirdi. Başta ABD olmak üzere çeşitli Avrupa ülkeleri, Ruanda’yı M23’ü desteklemekle suçladı ve çatışmaların derhal durdurulması için çağrıda bulundu. ABD'nin BM Daimi Temsilcisi Mike Waltz da “Ruanda bölgeyi artan istikrarsızlığa ve savaşa doğru sürüklüyor. Barışı bozanlardan hesap sormak için elimizdeki araçları kullanacağız” tehdidinde bulundu. Burundi hükümeti de “barışı sağlama” görevlerini tam olarak yerine getirene kadar askerlerini KDC’den çekmeyeceğini bildirdi. Yapılan açıklamada, “Bir anlaşma imzalayıp uygulamamak herkes için, en başta da Başkan Trump için bir aşağılanmadır" denildi. Ruanda hükümeti ise suçlamaları reddetti. Ruanda Devlet Başkanı Paul Kagame, Güney Kivu eyaletinde konuşlu Burundili askerlerin, sivillere yönelik topçu atışları yaptığını söyledi ve KDC ve Burundi ordularını, "ABD Başkanı Donald Trump'ın himayesinde Washington'da varılan ateşkesi ihlal etmekle" suçladı. Taraflar birbirini suçlayadursun Trump'ın bir "barış girişimi" daha akan kanın gölgesinde kaldı. Tıpkı Gazze'de, Tayland'da, Kamboçya'da olduğu gibi...

İran'dan dünyaya gözdağı! 'Belirli bir güce ulaştık, zorbalığa boyun eğmedik'

İran'dan dünyaya gözdağı! 'Belirli bir güce ulaştık, zorbalığa boyun eğmedik'

İranresmi ajansı IRNA'ya göre, Cihanşahi, Kara Kuvvetleri Güneydoğu Bölge Karargahı Komutanı’nın göreve başlama töreninde konuştu. ‘SÖZ SÖYLEYECEK GÜCE ULAŞTIK’ İranOrdusu’nun teknolojik olarak gelişmiş silahlara sahip olduğuna vurgu yapan Cihanşahi, “(İsrail ile) Savaşta, askeri ve teknolojik manada özellikle de füze ve İHA alanında operasyonel bağımsızlığa sahiptik. Bu bağımsızlığımızı teknolojimizin yerli olması sayesinde elde ettik. Silahlı kuvvetlerimiz yapay zeka, kuantum, insansız hava araçları (İHA) ve lazer gibi modern teknoloji alanında söz söyleyecek güce ulaştı” dedi. ‘SON GÜNE KADAR BAŞARIYLA GÖREV YAPTI’ Cihanşahi, İsrail’in, 12 günlük çatışma sürecinde yabancı hava savunma sistemlerini hedef aldığını ancak yerli üretim hava savunma unsurlarının çatışmanın son güne kadar başarıyla görev yaptığını dile getirdi. Silahlı kuvvetlerin, çalışma araçlarının yenilenmesi konusunda yoğun bir çaba sarf ettiğini belirten Cihanşahi, Hürmüz Boğazı’nı kontrol eden gücün, dünyanın enerji ekonomisinin nabzını da kontrol edeceğini söyledi. ‘İRAN ZORBALIĞA BOYUN EĞMEMİŞTİR’ Cihanşahi, ABD’ninİran’ın nükleer tesislerine saldırdığını ancak nükleer altyapıyı yok etme hedefine ulaşamadığını savunarak, “İrancoğrafi olarak hem Rusya hem de Çin’e oldukça yakındır. Ülkemiz aynı zamanda dünya enerji hattının merkezinde yer alıyor. Bu nedenle sömürgeci ülkeler yaİran’ı kontrol altına almak ya daİranile işbirliği yapmak zorundadır.İranzorbalığa boyun eğmemiştir” diye konuştu. NE OLMUŞTU? İsrail, 13 Haziran'daİran'ın çeşitli kentlerindeki nükleer tesisler başta olmak üzere ordunun üst komuta kademesini de hedef alan geniş çaplı saldırılar düzenlemişti. İran'da Genelkurmay Başkanı, Devrim Muhafızları Genel Komutanı ve bazı üst düzey komutanlar ile 9 nükleer bilim insanı saldırılarda yaşamını yitirmişti. İsrail'e açıktan destek veren ABD, 22 Haziran'daİran'ın Natanz, Fordo ve İsfahan'daki 3 nükleer tesisine saldırı düzenlemişti. İran, ABD'nin saldırısına misilleme olarak 23 Haziran'da, ABD'nin Katar'daki El-Udeyd Hava Üssü'ne saldırmış, ABD Başkanı Donald Trump, 24 Haziran'daİranile İsrail arasında ateşkes sağlandığını duyurmuştu. Messi sevgisi kaosa dönüştü! Tribünler karıştı, sandalyeler havada uçtu: 'Büyük hayal kırıklığı' Netanyahu'nun gizli Türkiye planı ortaya çıktı! 'Kapalı kapılar ardında görüştü, Trump'tan tek isteği var'

Sudan’da fidye terörü: “Ödeyemeyen öldürülüyor”

Sudan’da fidye terörü: “Ödeyemeyen öldürülüyor”

Orduyla paramiliter Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) arasındaki çatışmaların sürdüğü Sudan 'da binlerce kişi fidye için rehin tutuluyor. HDK, ülkenin batısındaki Darfur bölgesinin en büyük kenti Faşir'i 18 ay kuşatma altında tutmuş, ekimde kontrolünü ele geçirdiği şehirde katliam yapmıştı. Paramiliter örgütün saldırılarından kurtulanlar yaşadıklarını Washington Post'a anlattı. fazla oku Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field) Haberde, savaşçıların kadınlar ve çocuklar da dahil binlerce kişiyi kaçırarak yakınlarından fidye istediği belirtiliyor. Ödeme yapılmaması durumunda rehinelerin öldürüldüğü aktarılıyor. Birleşmiş Milletler'e göre 27 Ekim'de HDK kontrolüne geçmeden önce Faşir'de yaklaşık 270 bin kişi vardı. Son 6 haftada 106 bin kişinin kentten kaçtığı, geri kalanlarınsa akıbetinin bilinmediği belirtiliyor. Adının paylaşılmaması şartıyla konuşan 37 yaşındaki bir sağlık çalışanı, kardeşinin ağustosta şehirden kaçmaya çalışırken yakalanıp öldürüldüğünü söylüyor. Kendisinin de HDK şehri ele geçirdiğinde yaklaşık 100 kişilik bir grupla kaçmaya çalıştığını ancak savaşçılara yakalandıklarını belirtiyor. Militanların 30 kişiyi olay yerinde öldürdüğünü ifade ediyor. Doktor olduğu için öldürülmediğini belirten sağlık çalışanı şöyle devam ediyor: Bizi terk edilmiş bir eve bıraktılar ve ailelerimizle iletişime geçmemizi söylediler. Bana, 'Onları 50 milyon Sudan sterlini (yaklaşık 3,5 milyon TL) ödemeleri için ikna etmelisin, yoksa seni hemen öldürürüz' dediler. Sağlık çalışanı, ailesinin parası olmadığı için arkadaşlarıyla iletişime geçtiğini, onların da pazarlıkla fidyeyi 15 milyon Sudan sterlinine (yaklaşık 1 milyon TL) indirdiğini anlatıyor. Ödeme tamamlandıktan sonra serbest bırakılmış. Kimliğinin paylaşılmamasını isteyen 26 yaşındaki bir kişiyse Faşir'den kaçanlara drone ve toplarla saldırı düzenlendiğini ifade ediyor. Savaşçıların, zırhlı araçlarla sivilleri ezdiğini, saldırıda kız kardeşini de kaybettiğini belirtiyor. HDK militanları, ekimde düzenledikleri saldırılarda Faşir'deki Suudi Hastanesi'ni basıp 450'den fazla kişiyi öldürmüştü. Milislerin lideri Muhammed Hamdan Dagalo da saldırılarda bazı "suiistimallerin" yaşandığını itiraf etmiş, olaylara ilişkin soruşturma başlatıldığını söylemişti. HDK'yi ordu bünyesine dahil etme süreci nedeniyle Nisan 2023'te patlak veren iç savaş yüzünden 25 milyondan fazla kişi insani yardıma muhtaç. Independent Türkçe, Washington Post , AA Derleyen: Yasin Sofuoğlu çeviri sudan AFRİKA Kuzey Afrika ülkesindeki iç savaşın yarattığı insani kriz sürüyor Cumartesi, Aralık 13, 2025 - 15:45 Main image: <p>Faşir'deki katliamdan kaçanlar, Tavila'daki mülteci kampına sığındı (Reuters)</p> Dünya related nodes: 4 soruda Sudan'daki Faşir katliamı Label: ÇEVİRİ Type: news SEO Title: Sudan’da fidye terörü: “Ödeyemeyen öldürülüyor” copyright Independentturkish: