Orta sınıf elektrikli otomobillerde en uzun menzilli 20 model
Erkan Ersöz yazdı... Orta sınıf elektrikli otomobillerde en uzun menzilli 20 model
Erkan Ersöz yazdı... Orta sınıf elektrikli otomobillerde en uzun menzilli 20 model
Toplum, en başta hukuksuzluk olmak üzere, işsizlik, yoksulluk, pahalılık ve bunların yarattığı çok ağır bunalımlar, giderek yıkımlar yaşıyor. Sokaklar güvenli değil, günde ortalama birden çok kadın öldürülüyor. Özetle halk yerinde deyimiyle “can derdinde”. Hak ve özgürlükler kısıtlanıyor; özellikle basın-yayın özgürlüğü alanı her gün daha da daraltılıyor. Siyasal özellikli yargılamalar, ülke siyasetinin geleceği açısından çok kaygı verici bir biçimde devam ediyor. Bu ortamda ABD bir kez daha Ortadoğu’yu da katarak çok ülkemizle ilgili önemli “düzeltme” önerileriyle sahne alıyor. YEDİĞİMİZ DARBELER ABD’nin Ankara Büyükelçisi ve Suriye Özel Temsilcisi T. Barrack Katar’da uluslararası bir toplantıda yaptığı konuşmada, “bugüne dek bölgede ABD’nin 93 darbe yaptığını, ancak bunlardan verimli sonuç alamadıklarını artık darbe yerine başka yöntemler kullanacaklarını” açıklıyor (Basın, 7 Aralık). Önce şu darbelere bakalım. ABD’nin Türkiye’ye “girişi” 1945’te Soğuk Savaş yıllarıyla başlar. Bu tarihten sonra, ülkenin savunmasından sanayileşmesine, dış siyasetinden eğitimine ve kültürüne dek her alanı ABD tarafından “komünizm korkutmacası” ile biçimlendirilir. Bu tarih aynı zamanda Türkiye’nin Kurtuluş, Kuruluş ve Cumhuriyet ile kazandığı “değerlerden” koparılmaya başlanmasının tarihidir. Büyükelçi-Özel Temsilci’nin sözünü ettiği 93 darbeden üçü bu ülkede yapıldı: 27 Mayıs 1960; 12 Mart 1971 ve 12 Eylül 1980. Bu ülkenin sağcı siyasetçi ve düşünürleri ABD’nin bu darbelerdeki, özellikle 27 Mayıs’taki yerini ve belirleyiciliğini sürekli olarak görmezlikten gelirler. Oysa iyi incelenirse kolayca görülür ki 27 Mayıs da tam bir ABD işidir. Bir not düşeyim, bu darbe ve sonrakilerle ilgili “CIA Belgeleri gizlilikleriyle ilgili yasal süre dolduğunda” da tam olarak yayınlanmıyor; “buğulanıyor” (bkz. Fahir Armaoğlu). 12 Mart ve özellikle 12 Eylül, bu ülkenin “bağımsızlıkçı, Atatürkçü ve emperyalizme karşı beyinlerini” acımazsızca yedi. Ayrıca son iki darbe ülkenin ekonomisinin “yerli üretimden uzaklaşmasının” temellerini attı; ülke siyasetinin ve ekonomisinin ABD çıkarlarına uygun biçimlenmesini gerçekleştirdi ve düşünce, kültür ve sanat canlılığının canına okudu. Ve çok, çok önemli nokta daha var: ABD karşıtı olan düşünür ve yazarlara yönelik siyasi cinayetlerin failleri bulunmadı ve bulunmuyor. Sonrası mı? Yaşanıyor. Bu nedenle de Büyükelçi-Özel Temsilci’nin sözünü ettiği ABD 93 darbeden Türkiye’de yapılanlar tüm yönleriyle ve mutlaka açıklanmalıdır. SİZE MONARŞİ YAKIŞIR! Daha önce de tam bir pervasızlıkla Lozan’ı tanımadığını açıklayan ve böylelikle ülkenin sınırlarını tartışmaya açan; ayrıca “ulus devleti sevmediklerini” belirten Büyükelçi-Özel Temsilci Barrack şimdi de büyük bir müjde (!) veriyor. “Bu bölgede artık darbe yapmayacağız. Buralarda monarşi çok daha uygun olur” diyor. Anımsatalım, monarşi “siyasal gücün bir tek kişinin elinde bulunduğu ve yönetimin genellikle kalıt yoluyla aile bireylerine geçtiği devlet biçimidir”. Büyükelçi çok da cömert, yönetecek tek kişinin “hayırsever” olması gerektiğinin de altını çiziyor. Yalnız, Türkiye özelinde “hayırseverlik” yandaşlara yarıyor; iktidarın Grup Başkanvekili geçen gün Meclis’te “evet, yandaşlarımızı sınavsız işe alıyoruz” diyor; ve tam bir duyarsızlıkla ekliyor “bununla gurur duyuyoruz”. Aslında Büyükelçi-Özel Temsilci Barrack’ın sözlerinin Türkiye açısından “zamanlaması” da kusursuz! Hukuk, ekonomi ve siyasette yaşanan olumsuzluklar bir tarafa, Kanal İstanbul inşaatı, yapılmasına en güçlü biçimde karşı çıkan İstanbul Belediye Başkanı ve Cumhurbaşkanı Adayı E. İmamoğlu arkadaşları aylardır tutuklu olduğundan hızla devam ediyor. Kanal İstanbul yapımı, yaratacağı diğer ağır olumsuzluklarla birlikte, Karadeniz’e savaş gemileri bulunması konusunda Türkiye’nin egemenliğini güvence altına alan ve ABD’nin karşı olduğu bilinen Montrö Anlaşması’nın bir yana bırakılması anlamına geliyor. Büyükelçi-Temsilci Barrack, Katar’daki konuşmasında “hikâye son ermedi, 5. bölümdeyiz, 5 bölüm daha var” diyor. “Terörsüz Türkiye” bu öykünün hangi bölümündedir sorusu havada kalıyor. Ancak, tam da bu sırada “hayırsever” ve de çok uluslu bir din devleti lideri örneği olarak ABD’nin yeni seçtirdiği Papa XIV Leo, ilk ziyaretini alkışlar arasında ülkemize yapıyor. Ve Büyükelçi-Temsilci Barrack bir müjde daha veriyor “Heybeliada Ruhban Okulu’nun seneye açılacağını vurguluyor. Ve durmuyor Rusya’dan 2,5 milyar dolara alınan ve kullanılmayan “S-400’leri tamamıyla elden çıkarırsanız F-35 yolu açılabilir” diye dayatıyor. Kısaca, “darbe yapmayacağız” diyen ABD, darbe üstüne darbe yapıyor. Bu durumda, tam seksen yıldır “Türkiye’deki ABD’nin” sonuçlarını “kurşun gibi ağır” yaşayan bu ülkenin insanlarının Büyük Şairimiz Nazım Hikmet gibi “Bu Vatan Bizim” demesi gerekiyor!
Galatasaray’ın Alman yıldızı Leroy Sane, Antalyaspor maçında gol ve asist yaparak Trendyol Süper Lig’de üst üste 3. maçında da fileleri havalandırdı, toplam gol sayısını 6’ya çıkardı.
Galatasaray’ın Alman yıldızı Leroy Sane, Antalyaspor maçında gol ve asist yaparak Trendyol Süper Lig’de üst üste 3. maçında da fileleri havalandırdı, toplam gol sayısını 6’ya çıkardı.
ABD'de üniversiteye silahlı saldırı: İki ölü, sekiz yaralı 14.12.2025 Diken ABD'deki Brown Üniversitesi'ne düzenlenen silahlı saldırıda ilk belirlemelere göre iki kişi öldürüldü, sekiz kişi ağır yaralandı. The post ABD'de üniversiteye silahlı saldırı: İki ölü, sekiz yaralı appeared first on #site_linkat 14.12.2025 .
Tuncay KAPUSUZOĞLU - kapusuzoglu@gmail.com Türkiye’de toplam 6766 vakıf vardır. Bu vakıfların 344’ü vergi muafiyet belgesine sahiptir. Vergi Avantajları: Kurumlar Vergisi Kanunu’na göre, vakıflar vergiden muaf olsun olmasın kurumlar vergisine tabi değildir. Buna karşın, “dernek ve vakıflara ait iktisadi işletmelerin kazançları” vergiye tabidir. Gerekli koşulları yerine getiren vakıflara Cumhurbaşkanınca vergi muafiyeti tanınabilmektedir. Vakıfların veya iktisadi işletmelerinin ticari, sınai, zirai ve mesleki nitelikteki teslim ve hizmetleri katma değer vergisine tabidir. Ancak vergiden muaf vakıfların Katma Değer Vergisi Kanunu’nda ayrıntılı olarak belirtilen kültürel, eğitimsel ve sosyal amaç taşıyan işlemleri KDV’ye tabi değildir. Vergi mükellefleri, muafiyet tanınan vakıflara yaptıkları bağış ve yardımların toplamının o yıla ait kazançlarının %5’ine kadar olan kısmını vergi matrahından indirmektedir; yapılan bağış ve yardımlar kanunda ayrıntıları belirtilen kültürel, tarihi ve sanat faaliyetleriyle ilgiliyse, tutarın tamamı sınırlama olmaksızın kazançtan indirilmektedir. Veraset ve İntikal Vergisi Kanunu uyarınca, vergi muafiyeti tanınan vakıflara kuruluşu için veya kurulduktan sonra tahsis olunan mallar vergiye tabi değildir. Emlak Vergisi Kanunu’na göre, kiraya verilmemek ve resmi senedinde yazılı amaçlara tahsis edilmek şartıyla vergiden muaf vakıflara ait binalar emlak vergisine tabi değildir. Harçlar Kanunu’na göre vergi muafiyeti tanınan vakıfların kuruluş işlemleri ve bu vakıflara yapılacak bağışlar ile edinilen gayrimenkullerin ve ayni hakların tescilleri, şerhi gerektiren işlemleri, terkinleri harca tabi değildir. Damga Vergisi Kanunu’na göre vergi muafiyeti tanınan vakıfların kuruluş işlemlerinde düzenlenen her türlü kağıtlar ile yerleşim yeri olarak kullanılmak üzere kiralanan ve iktisadî işletmelere dahil olmayan taşınmazlara ilişkin kira sözleşmeleri damga vergisine tabi değildir. Vergi muafiyeti tanınan vakıflara yapılan bağış ve yardımların vergi yükümlüsü kişi ve kurumlar tarafından kazançtan indirilmesi, bu düzenlemenin en önemli konusudur. Vergi muafiyetinin cazibesi de buradadır! Yıllar içindeki değişim: Vakıflara vergi muafiyeti ilk kez 1968’de, son kez de 2025 Kasım ayında tanınmıştır. Beşer yıllık dönemler halinde vergi muafiyeti tanınan vakıf sayısı tablodaki gibidir. Vergi muafiyeti tanınan vakıfların yıllar itibariyle özellikleri şu şekildedir: 1. Son beş yılda muafiyet tanınan vakıf sayısı rekor artışla 54’ü bulmuştur. Bu rakam, muafiyet tanınan toplam vakıf sayısının %16’sına eşittir. 2. 1968-2010 yılları arası dönemde muafiyet tanınan vakıfların temel özelliği, belli bir dünya görüşüne sahip kişilerden ziyade, alanındaki yetkin uzmanların, akademisyenlerin, ülkenin, bölgenin ya da faaliyet alanındaki önde gelen kişilerin katılımıyla kurulmuş olmalarıdır. Anılan vakıflarda farklı siyasi görüşe sahip kişilere rastlanmakla birlikte, vakıfların kendi yapıları itibariyle baskın bir siyasi eğilimi bulunmamaktadır. Bu dönemde kurulan vakıfları dört grupta değerlendirebiliriz: 1) Eğitim, bilim, sağlık, doğal yaşamı koruma, sosyal dayanışmayı ve yardımlaşmayı sağlama amacındakiler, 2) Ülkenin önde gelen sanayi gruplarının, iş insanlarının kendi adlarına kurdukları, 3) Kuruldukları şehrin tanıtımını ve buradan çıkan başarılı öğrencilerin desteklenmelerini sağlayanlar, 4) Üniversitelerin ve köklü liselerin tanıtımı sağlamak, ihtiyaçlarını gidermek üzere kurulanlar. 3. 2011 yılından itibaren vergi muafiyeti tanınan vakıfların büyük kısmında, açık bir siyasi görüş ağırlığı bulunmaktadır. Buradaki siyasi görüşten kasıt, söz konusu vakıfların kurucularının, mütevelli heyet ve yönetim kurulu üyelerinin ağırlıklı olarak İktidar Partisinde siyaset yapmış, yönetiminde görev almış ya da açık olarak İktidarı destekleyen görüşlerini kamuoyuyla paylaşan kişilerden oluşmasıdır. Bu eğilim, 2011 yılından günümüze kadar artarak devam etmiştir. 4. Muafiyet tanınan 2025 yılındaki 12 vakfın ve 2024 yılındaki 8 vakfın tamamının; 2023 yılındaki 12 vakfın 10’unun, 2022 yılındaki 12 vakfın 11’inin, 2021 yılındaki 10 vakfın 8’inin, 2020 yılındaki 4 vakfın 2’sinin, 2019 yılındaki 7 vakfın 6’sının, 2018 yılındaki 11 vakfın 8’inin, 2017 yılındaki 8 vakfın 7’sinin, 2016 yılındaki 8 vakfın 7’sinin, 2015 yılındaki 6 vakfın 5’inin, 2014 yılındaki 8 vakfın 6’sının, 2013 yılındaki 5 vakfın tamamının, 2012 yılındaki 7 vakfın 6’sının, 2011 yılındaki 8 vakfın 5’inin kurucuları, mütevelli heyetleri veya yönetim kurulları önemli ölçüde İktidar Partisi ile bağlantılı veya destekleyen kişilerden oluşmuştur. 5. 1968-2000 yılları arasında İslam dinini tanıtmak, dinî eğitim ve manevi yönden destek hizmeti sağlamak, cami yaptırmak, Kur’an kursları vermek amacıyla kurulmuş olup muafiyet tanınan vakıf sayısı toplam 5’tir. Aynı şekilde faaliyette bulunup, muafiyet tanınan dinî amaçlı vakıf sayısı 2021-2025 yılları arasında 22; 2016-2020 yılları arasında 9; 2011-2015 yılları arasında da 11’dir. 2001-2010 yılları arasında muafiyet tanınan dinî amaçlı vakıf sayısı 4’tür. 6. 2010-2025 yılları arasında muafiyet tanınan vakıfların büyük kısmında dikkat çeken bir husus, “şuurlu, haysiyetli, manevi değerlerine ve geleneklerine bağlı, yüksek karakterli genç bir nesil yetiştirmek” konusunun ana amaçlardan birisi olmasıdır. Önceki dönemlerde muafiyet tanınan vakıfların tüzüklerinde bu şekilde doğrudan bir vurgu yer almamaktadır. SONUÇ: Vergi muafiyeti tanınan vakıfların niteliklerine baktığımızda 1968-2010 dönemi ile 2011’den günümüze kadar olan dönemde ciddi bir değişiklik vardır. Önceki 43 yılda dünyadaki uygulamaya paralel olarak genellikle eğitim, spor, temel bilimler, sağlık, doğayı koruma, sosyal dayanışma gibi alanlarda belli bir dünya görüşü esas alınmadan faaliyette bulunan vakıflara vergi muafiyeti tanınırken, son 14 yılda daha çok dinî faaliyetleri bulunan ve “manevi değerlerine bağlı bir genç nesil yetiştirilmesine” yönelik amaçları olan vakıflara vergi muafiyeti tanındığı gözlemlenmektedir. Bu bir tercihtir ve bu tercihin önümüzdeki yıllarda aynı şekilde devam edeceği görülmektedir.
Tuncay KAPUSUZOĞLU - kapusuzoglu@gmail.com Türkiye’de toplam 6766 vakıf vardır. Bu vakıfların 344’ü vergi muafiyet belgesine sahiptir. Vergi Avantajları: Kurumlar Vergisi Kanunu’na göre, vakıflar vergiden muaf olsun olmasın kurumlar vergisine tabi değildir. Buna karşın, “dernek ve vakıflara ait iktisadi işletmelerin kazançları” vergiye tabidir. Gerekli koşulları yerine getiren vakıflara Cumhurbaşkanınca vergi muafiyeti tanınabilmektedir. Vakıfların veya iktisadi işletmelerinin ticari, sınai, zirai ve mesleki nitelikteki teslim ve hizmetleri katma değer vergisine tabidir. Ancak vergiden muaf vakıfların Katma Değer Vergisi Kanunu’nda ayrıntılı olarak belirtilen kültürel, eğitimsel ve sosyal amaç taşıyan işlemleri KDV’ye tabi değildir. Vergi mükellefleri, muafiyet tanınan vakıflara yaptıkları bağış ve yardımların toplamının o yıla ait kazançlarının %5’ine kadar olan kısmını vergi matrahından indirmektedir; yapılan bağış ve yardımlar kanunda ayrıntıları belirtilen kültürel, tarihi ve sanat faaliyetleriyle ilgiliyse, tutarın tamamı sınırlama olmaksızın kazançtan indirilmektedir. Veraset ve İntikal Vergisi Kanunu uyarınca, vergi muafiyeti tanınan vakıflara kuruluşu için veya kurulduktan sonra tahsis olunan mallar vergiye tabi değildir. Emlak Vergisi Kanunu’na göre, kiraya verilmemek ve resmi senedinde yazılı amaçlara tahsis edilmek şartıyla vergiden muaf vakıflara ait binalar emlak vergisine tabi değildir. Harçlar Kanunu’na göre vergi muafiyeti tanınan vakıfların kuruluş işlemleri ve bu vakıflara yapılacak bağışlar ile edinilen gayrimenkullerin ve ayni hakların tescilleri, şerhi gerektiren işlemleri, terkinleri harca tabi değildir. Damga Vergisi Kanunu’na göre vergi muafiyeti tanınan vakıfların kuruluş işlemlerinde düzenlenen her türlü kağıtlar ile yerleşim yeri olarak kullanılmak üzere kiralanan ve iktisadî işletmelere dahil olmayan taşınmazlara ilişkin kira sözleşmeleri damga vergisine tabi değildir. Vergi muafiyeti tanınan vakıflara yapılan bağış ve yardımların vergi yükümlüsü kişi ve kurumlar tarafından kazançtan indirilmesi, bu düzenlemenin en önemli konusudur. Vergi muafiyetinin cazibesi de buradadır! Yıllar içindeki değişim: Vakıflara vergi muafiyeti ilk kez 1968’de, son kez de 2025 Kasım ayında tanınmıştır. Beşer yıllık dönemler halinde vergi muafiyeti tanınan vakıf sayısı tablodaki gibidir. Vergi muafiyeti tanınan vakıfların yıllar itibariyle özellikleri şu şekildedir: 1. Son beş yılda muafiyet tanınan vakıf sayısı rekor artışla 54’ü bulmuştur. Bu rakam, muafiyet tanınan toplam vakıf sayısının %16’sına eşittir. 2. 1968-2010 yılları arası dönemde muafiyet tanınan vakıfların temel özelliği, belli bir dünya görüşüne sahip kişilerden ziyade, alanındaki yetkin uzmanların, akademisyenlerin, ülkenin, bölgenin ya da faaliyet alanındaki önde gelen kişilerin katılımıyla kurulmuş olmalarıdır. Anılan vakıflarda farklı siyasi görüşe sahip kişilere rastlanmakla birlikte, vakıfların kendi yapıları itibariyle baskın bir siyasi eğilimi bulunmamaktadır. Bu dönemde kurulan vakıfları dört grupta değerlendirebiliriz: 1) Eğitim, bilim, sağlık, doğal yaşamı koruma, sosyal dayanışmayı ve yardımlaşmayı sağlama amacındakiler, 2) Ülkenin önde gelen sanayi gruplarının, iş insanlarının kendi adlarına kurdukları, 3) Kuruldukları şehrin tanıtımını ve buradan çıkan başarılı öğrencilerin desteklenmelerini sağlayanlar, 4) Üniversitelerin ve köklü liselerin tanıtımı sağlamak, ihtiyaçlarını gidermek üzere kurulanlar. 3. 2011 yılından itibaren vergi muafiyeti tanınan vakıfların büyük kısmında, açık bir siyasi görüş ağırlığı bulunmaktadır. Buradaki siyasi görüşten kasıt, söz konusu vakıfların kurucularının, mütevelli heyet ve yönetim kurulu üyelerinin ağırlıklı olarak İktidar Partisinde siyaset yapmış, yönetiminde görev almış ya da açık olarak İktidarı destekleyen görüşlerini kamuoyuyla paylaşan kişilerden oluşmasıdır. Bu eğilim, 2011 yılından günümüze kadar artarak devam etmiştir. 4. Muafiyet tanınan 2025 yılındaki 12 vakfın ve 2024 yılındaki 8 vakfın tamamının; 2023 yılındaki 12 vakfın 10’unun, 2022 yılındaki 12 vakfın 11’inin, 2021 yılındaki 10 vakfın 8’inin, 2020 yılındaki 4 vakfın 2’sinin, 2019 yılındaki 7 vakfın 6’sının, 2018 yılındaki 11 vakfın 8’inin, 2017 yılındaki 8 vakfın 7’sinin, 2016 yılındaki 8 vakfın 7’sinin, 2015 yılındaki 6 vakfın 5’inin, 2014 yılındaki 8 vakfın 6’sının, 2013 yılındaki 5 vakfın tamamının, 2012 yılındaki 7 vakfın 6’sının, 2011 yılındaki 8 vakfın 5’inin kurucuları, mütevelli heyetleri veya yönetim kurulları önemli ölçüde İktidar Partisi ile bağlantılı veya destekleyen kişilerden oluşmuştur. 5. 1968-2000 yılları arasında İslam dinini tanıtmak, dinî eğitim ve manevi yönden destek hizmeti sağlamak, cami yaptırmak, Kur’an kursları vermek amacıyla kurulmuş olup muafiyet tanınan vakıf sayısı toplam 5’tir. Aynı şekilde faaliyette bulunup, muafiyet tanınan dinî amaçlı vakıf sayısı 2021-2025 yılları arasında 22; 2016-2020 yılları arasında 9; 2011-2015 yılları arasında da 11’dir. 2001-2010 yılları arasında muafiyet tanınan dinî amaçlı vakıf sayısı 4’tür. 6. 2010-2025 yılları arasında muafiyet tanınan vakıfların büyük kısmında dikkat çeken bir husus, “şuurlu, haysiyetli, manevi değerlerine ve geleneklerine bağlı, yüksek karakterli genç bir nesil yetiştirmek” konusunun ana amaçlardan birisi olmasıdır. Önceki dönemlerde muafiyet tanınan vakıfların tüzüklerinde bu şekilde doğrudan bir vurgu yer almamaktadır. SONUÇ: Vergi muafiyeti tanınan vakıfların niteliklerine baktığımızda 1968-2010 dönemi ile 2011’den günümüze kadar olan dönemde ciddi bir değişiklik vardır. Önceki 43 yılda dünyadaki uygulamaya paralel olarak genellikle eğitim, spor, temel bilimler, sağlık, doğayı koruma, sosyal dayanışma gibi alanlarda belli bir dünya görüşü esas alınmadan faaliyette bulunan vakıflara vergi muafiyeti tanınırken, son 14 yılda daha çok dinî faaliyetleri bulunan ve “manevi değerlerine bağlı bir genç nesil yetiştirilmesine” yönelik amaçları olan vakıflara vergi muafiyeti tanındığı gözlemlenmektedir. Bu bir tercihtir ve bu tercihin önümüzdeki yıllarda aynı şekilde devam edeceği görülmektedir.
İsmail Pehlivan yazdı: 47 yıldır dinmeyen yürek acısı: Maraş
30 kişilik rezervasyon yaptırıp gelmeyen bir grup, Zaragoza’daki bir restoranda büyük zarara yol açtı. “Hayalet rezervasyonlar” konaklama sektörünü alarma geçirdi.
Manisa’da kolon kanseri nedeniyle yoğun bakımda tedavi gören Şehzadeler Belediye Başkanı Gülşah Durbay’ın solunum cihazına bağlı olarak takip edildiği ve hayati riskinin devam ettiği açıklandı.
Manisa’da kolon kanseri nedeniyle yoğun bakımda tedavi gören Şehzadeler Belediye Başkanı Gülşah Durbay’ın solunum cihazına bağlı olarak takip edildiği ve hayati riskinin devam ettiği açıklandı.
Manisa’da kolon kanseri nedeniyle yoğun bakımda tedavi gören Şehzadeler Belediye Başkanı Gülşah Durbay’ın solunum cihazına bağlı olarak takip edildiği ve hayati riskinin devam ettiği açıklandı.
Muhalefet, 11’inci Yargı Paketi’ne şerh düştü. Öğrenci, gazeteci ve siyasetçilerin suçlamalarla kriminalize edildiği vurgulanan şerhte, “Türkiye’nin ihtiyacı, Anayasa sadakati ve demokratik dönüşümdür” denildi.
Manisa’da kolon kanseri nedeniyle yoğun bakımda tedavi gören Şehzadeler Belediye Başkanı Gülşah Durbay’ın solunum cihazına bağlı olarak takip edildiği ve hayati riskinin devam ettiği açıklandı.
Kayseri’deki mitingde konuşan Özel, İBB davasında gizli tanıkların bir bir vazgeçtiğini söyleyerek “İşte size AKP’nin yargısı” dedi. Özel, Meclis’e sunulan bütçenin de halkın ihtiyaçlarını yok saydığını belirtti.
Suriye’nin Palmira kenti yakınlarında düzenlenen saldırıda iki ABD askeri ve bir askeri tercüman hayatını kaybetti, üç asker yaralandı. Pentagon, saldırının tek bir IŞİD militanı tarafından gerçekleştirildiğini açıkladı.