Toplumsal çürümenin bir haftalık dökümü: Miras cinayeti, eşini öldüremedi görevliyi öldürdü, yeğenini canlı canlı gömdü...

Toplumsal çürümenin bir haftalık dökümü: Miras cinayeti, eşini öldüremedi görevliyi öldürdü, yeğenini canlı canlı gömdü...

Derinleşen yoksulluk, yargıdaki cezasızlık pratikleri ve toplumsal dayanışmanın yerini alan bireysel "kurtuluş" hırsları, şiddetin gündelik hayatın bir parçası haline gelmesi... Kadın cinayetlerinden mülkiyet kavgalarına, çocuk istismarından organize dolandırıcılığa uzanan suçlar, münferit adli vakalar olmaktan çıkarak sistemin ürettiği bir kriz tablosuna dönüştü. İşte Türkiye'nin dört bir yanından, son günlere sığan çürüme manzaraları: Miras için aile katliamı ve 'intihar' kurgusu Ekonomik krizin aile bağlarını dahi maddi çıkarlar uğruna nasıl yok ettiğinin en çarpıcı örneği İzmir Torbalı’da yaşandı. Anne, baba ve ağabeyini tabancayla vurarak öldüren ailenin küçük oğlu Mert Avcı’nın, cinayetleri "mirasa tek başına sahip olmak" amacıyla işlediği ortaya çıktı. Zanlının, cinayetin ardından olay yerine ağabeyi yapmış gibi intihar süsü vermeye çalıştığı, delilleri karartmak için planlı hareket ettiği ve dijital materyallerinde silah sesi desibellerini araştırdığı tespit edildi. 31 yaşındaki Avcı, ağebeyi, annesi ve babasını öldürmekten tutuklandı. Avcı'nın, internetten oyun karakterleri alıp sattığı, yüklü miktarda borcunun olduğu, bu nedenle annesinin daha önce borçlarını ödemesi için dairelerinden birini sattığı öğrenildi. Annesinin 4 dairesinin daha bulunduğu ayrıca çok sayıda araziye sahip olduğu belirtildi. Daha önce baltayla kapı kırdı, defalarca tehdit etti: Boşanma aşamasındaki eşini öldürmek için gitti, apartman görevlisi kadını öldürdü 10 Aralık'ta Kayseri’de yaşanan kadın cinayeti, yargı sistemindeki boşlukların, korumakla yükümlü makamların ve koruma tedbirlerinin yetersizliğinin bir başka ispatı oldu. Boşanma aşamasındaki eşini öldürmek için binaya giren emekli başçavuş İlhan Ş., eşinin kapıyı açmaması üzerine karşılaştığı apartman görevlisinin eşi Melek Gül’ü bıçaklayarak öldürdü. Failin daha önce eşini defalarca tehdit ettiği, Kıbrıs’ta ve Türkiye’de tehdit ve darp suçlarından cezaevine girdiği ancak tahliye edildiği öğrenildi. “En son eşim beni dün yine telefonla tehdit etti. Bugün saat 09.45 sıralarında evimde bulunuyordum ve dairemizin elektriği kesildi. Daha önceden eşim kamera kayıtlarına ulaşılmaması için dairemizin elektriğini kestiği için yine aynı şekilde elektriği eşimin kestiğini düşündüm. Binanın elektriklerine baktığımda binada elektrik olduğunu anladım. Aynı zamanda asansörün bizim kata çıktığını görünce eşimin geldiğini anlayıp daire kapısını arkadan kilitledim. Kısa bir süre sonra eşim zile basmadan ve kapıyı çalmadan direkt olarak baltayla kapıyı kırmaya çalıştı. Ben 'polisi arıyorum, git' diye yüksek sesle seslenmeme rağmen kapıyı kırmaya devam etti, kapıyı açabilmek için 5 dakika kadar uğraştı. Ben bu arada 112 arayarak bilgi verdim. Tüm bu aşamalarda küçük oğlum da yanımda bulunuyordu. Saat 09.55 sıralarında polisler geldi. Eşim polis gelmeden önce kaçmış, kapı baltayla zarar verildiği için açılması uzun sürdü, polis ve itfaiye ekiplerinin uğraşlarıyla yarım saat kadar sonra kapımız açıldı. Sonrasında polis ekipleriyle emniyete getirildik. Eşimin bina içerisinde ne yaptığından bilgim yoktu. Eşimin binamızın görevlisinin eşini öldürdüğünü öğrendim.” Oldukça organize, planlı ve adeta “geliyorum" diyen bu cinayet, failin tutuksuz yargılanma pratiklerinden aldığı cesaretle, olayla ilgisi olmayan bir kadının yaşamına mal oldu. 10 yaşındaki yeğenini canlı canlı gömdü Hatay Reyhanlı’da 8 Aralık'ta 10 yaşındaki Amir A., okul çıkışı kaybolduktan sonra başından yaralanmış ve vücudunun bir kısmı toprağa gömülü halde bulundu. Çocuğun, hastanede verdiği yaşam mücadelesi sırasında ismini sayıklayarak işaret ettiği fail ise dayısı çıktı. “Ağaçtan düştü, korkup kaçtım” savunmasıyla suçunu örtbas etmeye çalışan dayı tutuklandı. Bu olay, çocukların en yakınları tarafından dahi güvenliğinin sağlanamadığı gerçeğini bir kez daha hatırlattı. Isparta’da planlı ve vahşi infaz Isparta Keçiborlu’da yanmış bir otomobilin yanında başı kesilmiş halde bulunan Ferdi Özdemir cinayeti, şiddetin boyutunun ve planlı niteliğinin arttığını gösterdi. Geçtiğimiz hafta bulunan cesetle ilgili 9 Aralık'ta yeni gelişmeler yaşandı. Jandarma Genel Komutanlığı’ndan özel ekiplerin dahil olduğu soruşturmada, cinayetin anlık bir öfke değil, organize bir pusu olduğu belirlendi. Faillerin, maktulün yolunu kesip önce bıçakladığı, ardından başını kesip aracı ateşe verdiği tespit edildi. Henüz olayla ilgili tutuklanan yok. Soruşturmaysa sürüyor. Olay, toplumdaki şiddet eğiliminin ulaştığı kontrolsüz noktayı işaret ediyor. Yaşlı ve azınlık yurttaşlara yönelik organize 'çökme' operasyonu Şiddet olaylarının yanı sıra, mülkiyet transferine dayalı organize suçlar da artış gösteriyor. Özellikle yaşlı ve kimsesiz azınlık yurttaşların hedef alındığı dolandırıcılık şebekeleri, sahte senetler ve şaibeli vasiyetnamelerle milyon dolarlık mülklere el koymaya çalışıyor. Gazeteci Barış Terkoğlu'nun Cumhuriyet gazetesine 11 Aralık'ta yazdığı yazıda, Türkiye’de özellikle yaşlı, kimsesiz ve varlıklı azınlık vatandaşları hedef alarak mal varlıklarına "çöken" organize bir yapı ifşa edildi. Terkoğlu, şüpheli vasiyetnameler ve sahte senetler yoluyla milyonlarca dolarlık mülklerin nasıl el değiştirdiğini iki çarpıcı örnekle kaleme aldı. Terkoğlu’nun aktardığına göre, sistemli bir şekilde işleyen bu süreçte yargı mekanizmasındaki boşluklar kullanılıyor, şüpheli profiller ve hayatın olağan akışına aykırı durumlar görmezden geliniyor. Yazıda yer alan ilk olay, 79 yaşındaki Ermeni yurttaş Hripsime Sayrin ’in ölümüyle ilgili şüpheleri içeriyor. İki buçuk yıl önce mal varlığını Ermeni vakıflarına ve yeğenlerine bırakan Sayrin’in vasiyeti, ölümünden sadece saatler önce değişti. Yeni vasiyete göre tüm mal varlığı, kendisini "manevi oğlu" olarak tanıtan BBP’li siyasetçi Fırat Baran Durmaz’a bırakıldı. Terkoğlu, vasiyetin bizzat Sayrin tarafından yazılmadığına, Durmaz’ın kayınvalidesine yazdırılıp sadece imzalatıldığına dikkat çekti. Ölüm günüyle vasiyetin değiştirildiği günün aynı olması ve hesaptan yapılan yüklü havaleler, "çökme" iddialarını güçlendirdi. İkinci olayda ise hedef, Kınalıada’da yaşayan 77 yaşındaki Polonya asıllı Vaçek Golba oldu. Terkoğlu, Golba’nın vefat eden ağabeyiyle ortak olduğu Polonezköy’deki değerli arazisine, sahte senetlerle el konulmaya çalışıldığını yazdı. Kendisini "emlak yatırımcısı" olarak tanıtan ancak asıl meslekleri şoförlük ve kepçe operatörlüğü olan kişilerin, Golba’ya bir kafede elden "1 milyon 50 bin dolar borç verdiklerini" iddia ederek icra takibi başlattığı belirtildi. Golba’nın "imza benim değil" itirazına ve özel uzman raporlarına rağmen, mahkemenin atadığı bilirkişinin imzayı geçerli saymasıyla mülkün satış sürecine girdiği ifade edildi. Barış Terkoğlu, birbirinden bağımsız görünen bu olayların arkasında ortak bir şebeke olabileceğine dair kanıtlara da yer verdi. Farklı şehirlerdeki benzer dolandırıcılık dosyalarında, Bursa Barosu’na kayıtlı aynı avukatların isminin geçtiği ve şebekenin, hedef seçtikleri yaşlı insanları "Otel var mı?" gibi bahanelerle arayarak, HTS kayıtlarında (telefon trafiği) geçmişe dönük bir tanışıklık izlenimi yarattığı ortaya çıktı. Terkoğlu yazısını, "Ya azınlık yurttaşlarımız hayatlarının son günlerinde olağandışı kararlar veriyor ya da yaşlanmalarından istifade ederek mallarına çökenler var. Yargı gözünü kapattıkça herkesin gördüğü görülmez oluyor" tespitiyle noktaladı. Bunlarla sınırlı değil... Bu beş örnek münferit değil. Bu bir haftanın içinde Türkiye’nin yönetildiği Meclis çatısı altında, stajyer olarak çalışan kız çocuklarının Meclis çalışanları tarafından istismar ve tacize maruz bırakıldığını öğrendik. Hamile kalan bir çocuğun olduğunu bilgisi ise bugün gazetelerde yerini aldı. soL’un edindiği bilgilerse yetkililerin bilmesine rağmen uzun bir süre harekete geçmediği yönünde. 2025 yılında en az 1956 işçi yaşamını yitirirken, çocuk işçi cinayetleri rekor seviyeye ulaştı. Tarlada, atölyede, MESEM tezgahlarında bu yıl 87 çocuk can verdi. Bugün bir iş cinayeti haberi daha geldi. İstanbul'un Tuzla ilçesindeki bir fabrikada çalışan 16 yaşındaki çocuk işçi Alperen Karaçengel, 01.00 sıralarında fabrikada çıkan yangında yaşamını yitirdi. Başka bir başlık, Türkiye'nin en köklü okullarından İstanbul Erkek Lisesi son günlerde patlak veren bir skandalla gündemde . İstanbul Erkek Lisesi'nde 9'uncu sınıftaki erkek öğrenciler, kız öğrenciler hakkında cinsel içerikli ve tacizle tehdit eden bir liste hazırladı. Bunun üzerine 11'inci sınıf öğrencileri 9'uncu sınıf öğrencilerini darp etti. Olaylarla ilgili soruşturma başlatılırken, taciz listesi hazırlayan öğrenciler okuldan alındı. Velilerse okuldan ve darp eden öğrencilerden şikayetçi.

“Ama dünyanın da sola hiç bu kadar ihtiyacı olmamıştı” diye devam ediyor Yunanistan’ın eski maliye bakanı. AB ile mücadelesi kitaplara konu olan iktisatçıya göre sol bu yüzden hatalarından ders çıkarıp kendini tekrar inşa etmek zorunda.

Metin Kaan Kurtuluş'un (@mkaankurtulus)

“Ama dünyanın da sola hiç bu kadar ihtiyacı olmamıştı” diye devam ediyor Yunanistan’ın eski maliye bakanı. AB ile mücadelesi kitaplara konu olan iktisatçıya göre sol bu yüzden hatalarından ders çıkarıp kendini tekrar inşa etmek zorunda. Metin Kaan Kurtuluş'un (@mkaankurtulus)

“Ama dünyanın da sola hiç bu kadar ihtiyacı olmamıştı” diye devam ediyor Yunanistan’ın eski maliye bakanı. AB ile mücadelesi kitaplara konu olan iktisatçıya göre sol bu yüzden hatalarından ders çıkarıp kendini tekrar inşa etmek zorunda. Metin Kaan Kurtuluş'un (@mkaankurtulus)

Sosyalist Kadın Meclisleri:”Kadınlar Asgari Değil, İnsanca Yaşam İstiyor”

Sosyalist Kadın Meclisleri:”Kadınlar Asgari Değil, İnsanca Yaşam İstiyor”

Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nun ilk toplantısını yaptığı gün, Sosyalist Kadın Meclisleri (SKM) İstanbul Kadıköy’de “Kadınlar asgari değil, insanca yaşam istiyor” pankartı astı. (Haber Masası) – Eylemle, asgari ücret görüşmelerinin kadınlar açısından yarattığı yoksulluk ve güvencesizlik bir kez daha gündeme taşındı. Asgari Ücret Görüşmeleri Başladı Asgari Ücret Tespit Komisyonu, milyonlarca işçi ve emekçinin yaşam koşullarını doğrudan […] Sosyalist Kadın Meclisleri:”Kadınlar Asgari Değil, İnsanca Yaşam İstiyor” yazısı ilk önce Yol TV üzerinde ortaya çıktı.